Zengin paralıdır, her istediğini alır; çevresi vardır, her istediğini yaptırır görüşü halk arasında yaygın bir bir düşüncedir…
Aynı düşünce siyasetçiler içinde geçerlidir, zannedilir ki onlar da devlette her istediklerini yaptırırlar. Tabi bu düşüncelerin bir kısmı doğrudur. Para, makam sahipleri bazı yaptırımlarda etkilider ancak, onlarda bilir ki bazı şeylere de güç yetiremezler…
Açayım.
Fen Bilgisi derslerinde bize kuvveti tanımlarken: “Hareket eden bir cismi durduran, duran bir cismi hareket ettiren; cisimlerin şekel yön ve doğrultuları değiştiren etki” denilmişti. Demek ki, kuvvetin bir etki alanı, fiziksel olarak da kanıtlanmıştır…
Bundan dolayı, kuvveti(parası ve makamı olanlara) ve çevresi olan insanlara toplumun büyük bir kısmı saygı duyar(!), çekinir belki bir gün işimiz düşer diye düşünürler herhalde…
Bunun tersi olanlarda vardır, bunlardan bazılarını tanıyorum da; kimseciklere eyvallah etmez, doğru bildiği yoldan da ayrılmaz.
Sözü nereye getirmek istiyorum? Şu Kozmik Oda ile Köstebek kitaplarını okurken, dünyayı idare eden ve üst akıl diye değerlendirilenlerden kısmen çekinmiştim. Öyle ya, adamların elleri kolları uzun, para bol, her yerde adamları var. Bütün bunları gören, okuyan bir insan elbette tedirgin olur…
ALLAH’TAN(CC)DAHA GÜÇLÜ YOK
Sonra Kur’anı okuyordum, Rab’bim nasip ediyor sabah sporundan sonra tefsir dersi yapıyorum. Elimde Diyanet İşleri Başkanlığının Kur’an yolu Türkçe Meal ve Tefsir kitabının 5. Cilti var. Tebbet Suresinin tefsirini okurken şöyle bir cümle dikkatimi çekti(yukardaki konu ile ilgili) sizlerle paylaşayım istedim.
“Mekke putperestleri, olayların sadece dış yüzüne baktıkları için Hz. Peygamber’i arkasız ve güçsüz, kendilerini kalabalık ve güçlü görür ve buna dayanarak Resul-i Ekrem’in davasının sonuçsuz kalacağından emin olduklarını söylerlerdi.
Ama Razi’nin ifadesiyle- “Allah durumu onların aleyhine çevirdi; asıl güçlü olanın, Allah’ın desletledikleri ve güçsüz olanların da Allah’ın zillete uğrattıkları olduğunu bildirdi. Böylece kesret vekevser(geniş topluluk ve bol nimet) Hz. Muhammed’in olurken ona düşman olanların payını ebterlik, alçalış ve zillet düştü!”
HAK’KI SAVUNANLAR GÜÇLÜDÜR
Bediüzzaman, ilmi elinde tutan kuvveti de elinde tutar der. Evet en büyük güç bilgidir, bilgelerin bilgesi de Cenab-ı Allah’tır(cc).
Esasen bizler sağlam bir iman ile Allah’ın ipine sım sıkı bağlansak, yolumuzu düzeltsek, okusak, cehaletten kurtulsak, birbirimizin haklarına saygılı olsak, edep ve adap bilsek, görgü kurallarına uysak, yasalara saygı göstersek, temizlik kurallarına uysak v.s
Yani emrolunduğumuz gibi dost doğru olsak, Allah bize yeter ve kimse sırtımızı yere getiremez. Şimdi, bu durumda yaşadığımız sorunlar karşısında bizi düşen nedir, biz niçin bu hale geldik nasıl tekrar dirilebiliriz? Sorularının cevabını aramamız gerekiyor.
İşimiz kolay değil, uzun yılların ihmalleri söz konusu.
Neyse biz sorularımızın cevaplarına odaklanalım.
Aslında cevapları aramaya da gerek yok, sorunun cevabı net ortadı, yeniden kendi değerlerimize, kültürümüze dönmeli, inaçlarımızın istediğini yapmalıyız. Kur’an oku diyor, okumuyoruz.
Peygamberimiz din muamele diyor, biz muamelemizi her geçin gün daha da kötüleştiriyoruz. Böyle olunca da batılı(haksızlığı) savunanlara oyun alanı bırakıyoruz, böyle olunca da hep gol atıyorlar.
Bu konuda şüphesiz çok şey söylenebilir, biliyorum sizlerinde benden daha derin düşünceleri olanlarınız var, işin doğrusu fikirlerinizi de almak isterdim.
Diyeceğim şu, elbette güç ve kuvvet sahipleri bir takım istediklerini yapar, bunun için bizde korkarız. Ancak, gerçek iman sahipleri sadece Allah’tan korkar. Çünkü Küllü Şeyin Kadir olan Allah’tır(cc) daha güçlüsü yoktur.
Kalın sağlıcakla.