Terörden sonra en ciddi tehdit olarak görülen madde bağımlılığı ile mücadelede başta aileler olmak üzere herkese büyük görevler düşüyor. Ülkemizde son 3 senede toplamda 2007 gencimiz uyuşturucu maddeler yüzünden hayatını kaybetti. Uyuşturucu madde bağımlılığı sırasında sonuncu durumda iken ne yazık ki, İngiltere ve Almanya’nın ardından 3. Sıradayız.

TUİK’in 1 Ağustos 2018 tarihinde yayınladığı resmi veriler sonucunda suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine 107984 çocuk getirildi. 35.986’sının bağımlılık yapan madde kullandığı görüldü. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların % 85’6’sını 15-17 yaş grubu, % 14’ünü ise 12-14 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu. Çocukların % 84’ünün Sigara, % 6,3’nün alkol, 5,4’ünün esrar, % 1,2’sinin ise hap kullandığı tespit edildi.

Ergenlik, kimlik arayış döneminin zirve yaptığı dönemdir. Çocuk ruhsal alanda beklediği ‘kabul görme, onaylanma, özsaygı’ gibi değerleri yaşamak ister. Yaşam mücadelesinde dik durabilmek adına ailesinden destek görmek ve yüreklendirilmeyi arzu eder.

Ailesinden gereken ilgiyi, desteği, sevgiyi ve huzuru göremeyen çocuk kimliğini tamamlamak ya da yaşayamadığı beceri ve duyguları yaşamak için ‘haz kaynaklarına’ yönelebilir. ‘ Hiç’ olmaktansa ‘ Kötü’ olmayı seçebilir. Varlığını ancak böyle ispat etme ihtiyacı hisseder.

Kendisine toplumda konum belirlemeye çalışan çocuk ailesinden uzaklaşmaya, daha çok arkadaşları ile vakit geçirmeye başlar. Çocukları madde bağımlılığından uzak tutmada ailenin rolü büyük önem taşıyor.

Ergenlik çağında genç risk almaktan çekinmez. Dürtüsellik, çevre ve aile ile girilen çatışmalar artar. Kendini asla yenilmez görür. Alkol, sigara ve diğer maddelere kayma oranı bu yaşlarda yüksektir. Çalkantılı ve rizikolu zaman süreci olarak ergenin sorunlarını çözme adresi olarak maddeleri görmesi yanlış bir tutumdur.

Evladı ile kaliteli zaman geçiren, ona vakit ayıran, tanıyan anne ve baba davranışlarındaki farklılığı, garipliği hisseder. Fark etmekte zorlanmaz. Zaten mutlu, başarılı ve özverili çocuk huyu değiştiğinde, gergin, akademik başarısı düşük, problemli biri olarak aile tarafından fark edilir.

Küçük yaşlardan başlayarak, çocuğa madde bağımlılığı konusunda zararlarını anlatmak bilinçlenmesine ve farkındalık sağlamasına yol açar. Çocuğun okuldaki ve mahalledeki arkadaşları ve aileleri ile tanışmak büyük fayda sağlar.

Anne ve babanın önceliği örnek ve doğru rol model olmak. Çocuk ya da ergen, mutlak surette öfke yönetimini, zarar gelebilecek tavırlardan, stresle baş etmeyi, günlük yaşamda karşısına çıkabilecek problemlerle nasıl baş edeceğini bilmelidir.

Ergenlik döneminde aile içi otoriteye karşı öfke barındıran tepkiler artabilir. Gayet insani olarak görülen öfke krizleri bu dönemde normal gözükse de öfkenin yansıtılma şekli de önem arz eder. Bunda elbette ergenin dürtülerini kontrol etmeyi bilmemesi, içinde bulunduğu hayat şartları, hormon yapısı, kırılgan ruhsal yapısı da etkili olmaktadır.

Bunun yolu da en başta sorumluluk duygusunu kazanmaktan geçmektedir. Ailede kurulan güçlü bağlar ve ilişki çocuğun aileye olan aidiyet duygusunu artırır. Evde sağlanan kuvvetli bağlar, disiplin ve tutarlılık çocuğun dışarıda arkadaş baskısına çok rahat direnmesini sağlayacaktır.

Okul sonrası hangi etkinliklere gittiğini ve nerede olduğunu kontrol etmek gelebilecek tehlikeyi önler. Yapılan araştırmalarda çocuğa maddeleri ilk ikram edenin arkadaşları olduğunu biliyoruz. O halde ona madde ikram edildiğinde nasıl bir tepki vereceği, bunun suç olduğu, çeşitli sorunlara yol açtığı konusunda aile gerekli desteği sağlamalıdır.

Bilişim alanındaki gelişmeler beraberinde olumsuzluklar da getirdi. Örneğin sosyal medya üzerinden torbacı tabir edilen şahıslar ergenlere sosyal mühendislik yöntemleri ile ulaşarak, önce ücretsiz bir şekilde ikram etme yoluyla çocukları zehirleyebiliyorlar.

Kendilerini ispat etmek adına arkadaşlarına direnemeyen çocuklara ‘Hayır’ deme becerisi kazandırılmalıdır. Madde bağımlılığı ile mücadelede toplumsal farkındalık sağlanmalıdır. Çocuklara yönelik eğitimlerde korkutmadan ve merak uyandırmadan bilinçlendirme sağlanmalıdır.

Toplum içinde sorumluluğu ve rolü artan çocuk ister istemez gerginlik, kaygı, stres ve öfke gibi olumsuzluklar yaşayabilir. Arkadaşları içinde itibar ve yer edinme çabası yanlış işlere bulaşmasına da vesile olabilir. Grup içinde konumunu kaybetmemek adına baskı karşısında suç ve suç unsuruna da bulaşabilir.