Beşeri münasebetlerdeki aşk konusunu işlemek isterim, bu hafta sayın okurlarım.
Bazı anlar vardır onu sevmekle boğmak arasında kaldığımız.
İçimizde büyüyen nefretin ona olan aşkımızla aynı ölçüde olduğunu farketmek çok zordur.
Bir saniye bile düşünmeden yapamadığınız, dünyada ki tüm duygularınızı sadece ona harcadığınız insanın karşısında ‘hiç’ten başka birşey olmamak ağır gelir.
İstersiniz ki hissettikleriniz aynı olsun, istersiniz ki sizinle aynı pencereden baksın.
Gençlik demek güzellik demektir malumunuz ama yaşlar ilerledikçe gençliğimizde güzel olan yüzümüz yaşlanınca sararıp, solmaya başlar.
Saçlarımız dökülür, cildimiz buruşur.
Kısacası geçtiğimiz dönemlerdeki güzelliğimizden eser kalmaz.
Yaşımız ne olursa olsun, Allah'ın sevdiği ahlâkla bütünleşmiş bir tavra sahip olabilmek, yaşımız ilerledikçe en büyük süsümüz olmaktadır.
Böylesi ahlaka sahip olanlara ne mutlu!
Bendeniz tek aşk bilirim o da, Rabbani olan aşktır.
Çünkü sevgiler bitebilir, aşığınız size ihanet edebilir ve sizi terk edebilir ya da kalbinizi kırabilir.
Fakat ilahi aşkta her an vefa vardır.
Böylesi bir aşk da, yapmacıktan uzak samimi olabilme şansı çok daha yüksektir.
En önemlisi de bu aşkın yeri, dilde değil gönülde ve sır halinde kalabilmesidir.
Böylesi aşktan hayat bulan herkesin gözünde, kulluktan başka her şey küfürdür...
Büyük şair, filozof ve astrolog Ömer HAYYAM' ın dizeleriyle satırlarıma son vermek isterim.
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende Bir nefesdir alacağın, o da boştur boş!
Kalın Sağlıcakla…