Maraş’ta gösterilen kahramanlık yeni Türkiye’nin bağımsızlığının kapı aralığıdır. Kahramanmaraş’ın müstemleke emellerden ve onun maşası Ermenilerden arınmasının 102.yılındayız. Aynı zihniyetin güney ve Kafkas sınırlarımızda cirit attığı şu dönemlerde Türkiye’nin Maraş’a dönüp tekrar tekrar bakması gerekiyor. Eğer Güney Cephesi kaybedilmiş olsaydı “Kuva-i Milliye Ruhu” fikren ve fiilen büyük bir yara almış alacaktı.

Fransız işgali bölge halkının ekonomik gücünü etkileyecek nitelikte idi. Çünkü Malatya, Adıyaman, Darende, Gürün, Pınarbaşı, Sarız, Elbistan ve Pazarcık bölgeleri ekonomik açıdan dünyaya açılmış kapısı Fransız işgaliyle kapatılmış oluyordu. Bu sebeple bölge ekonomik açıdan Fransızlara bağlı kalacak Türk hâkimiyetinden çıkacaktı. Zaten Fransızların bölgeyi işgal amaçları ekonomikti. Fransızlara göre Çukurova “ Alp Dağlarına sahip Nil Deltası ”gibiydi. Çünkü Maraş stratejik konumu açısından İç ve Doğu Anadolu’ya geçiş noktasında bulunuyordu.

Fransızlar gerek Antep -Maraş yolu üzerindeki milli kuvvetleri etkisiz hale getirmek, gerekse bölgenin sosyolojik durumundan faydalanarak parçalamak, hâkimiyetini kurmak amacı ile kürtçülük propagandasına başladı. Bu amaçla Pazarcık aşiret reislerinden Tapo Ağa ile irtibat kurdularsa da sonuç elde edemediler.22 gün süren çarpışmalar sırasında içerden şehir halkının dışarıdan da çevre köy ve kasaba halkının faaliyetleri karşısında Fransızlar mahsur kaldı. Bunun sonucu olarak Fransız ve Ermenilerin mühimmat ve iaşe darlığı baş gösterdi. Bu durum Fransızları geri çekilmeye mecbur etti. Fransızlar Maraş’tan çekilmelerinden İngilizleri de sorumlu tuttular. Fransızlara göre İngilizler şehirdeki Türklerin elinden silahlarını toplamamışlar kendileri aleyhinde kışkırtmışlardı.

Fransızlar çarpışmalar esnasında en tehlike işleri Ermenilere yaptırdılar. Bu sebeple Ermenilerin kayıpları Fransızlardan daha çok oldu. Fransızlar Maraş’tan çekilerken Ermenileri bile haberdar etmediler. Hâlbuki Ermeniler Fransızlar şehre girerken coşku ile karşılamışlardı. Doğuda devlet kurma hayallerini kaybeden Ermeniler Kilikya da müstakil bir devlet kurma tahayyülüne kapıldılar. Fransız ve Ermeniler Maraş’ tan bin bir güçlükle geri çekildiler. Bu geri çekilme işi bilhassa Ermeniler için büyük facia oldu. İhanet ettikleri topraklarda kalamazlardı.

 Ermeniler yolda soğuktan ve açlıktan telef oldular. Şekeroba bölgesine geldiklerinde Fransız askerleri kardan yaptıkları ayak izlerinde dahi onları yürütmedi. Belpınar dağına varana kadar onlarcası hayatını kaybetti.

İtilaf devletlerini İstanbul’un işgali gibi sonu görünmeyen bir maceraya sevk eden olay 12 Şubat 1920 de Maraş da Fransızlara karşı kazanılan başarıdır. Çünkü Maraş’ da kazanılan bu başarı, itilaf devletlerinin Anadolu’daki sonlarının başlangıcı oldu. Bunu fark eden işgalciler son misillemeyi yani İstanbul’ un işgalini düşündüler.

Maraş’ta elde edilen zaferde halkın kararlılıkla direnmesi büyük rol oynadı. Halk şehri terk etmedi. Teşkilatlandı ve işgale karşı koydu. Bu dönemde yurdun büyük bir bölümü işgal altındaydı. Mesela İzmir’ in işgalinde düşman Polatlı’ ya kadar gelmesine rağmen İzmir’ den Anadolu’nun içlerine kadar şehir savunması göremiyoruz. Yine batı Anadolu da 150.000 kişinin göç ettiğini görüyoruz. Hâlbuki Maraş da göç görmek mümkün değildir. Bırakın göç etmeyi kararlı ve vatan aşığı bu insanlar Fransızları def etmeyi başarmışlardır. Halk gerektiğinde çarpışma esnasında kendi oturduğu evini bile ateşe vermiştir.

Maraş halkının Fransız işgaline karşı bu direnişi sosyolojik ve psikolojik açıdan iyi incelenmesi gereken bir konudur. Maraş zaferi ile Sivas, Malatya, Elbistan, Diyarbakır gibi merkezlerin işgali önlenmiştir. Fransız misyonerin dediği gibi “kendisinden bin defa daha güçlü rakibinin kaçtığını gören horozun ötmeye hakkı vardır.”

 Başta aziz şehitlerimiz olmak üzere milli mücadele kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.