Padişaha hizmet etmiş bir doğan,ihtiyar bir kadının eline geçti. İhtiyar kadın, hemen doğanın pençelerindekitırnakları kesti.
Kadıno tırnakların bir doğan için ne kadar önemli olduğunu, doğanın avını onlarlayakaladığını düşünmedi. Üstelik ona acıyarak,
Ayavrum annen neredeymiş de tırnakların böyle uzamış, dedi.
İhtiyarkadın, doğanın tırnaklarını kesmekle yetinmedi. Gagasının ve kanatlarınınuçlarını da kesti. Bunları sözüm ona doğanı sevdiği için yaptı.
Derkenacıkan kuşun önüne bir kase bulamaç koydu. Etle beslenmeye alışkın olan doğan,bu yemeği yemedi. İhtiyar kadın durumu yine kavrayamamıştı. Öfkelenip,
Bensenin için yemek pişirdim sense gururlanıp yemiyorsun ha, dedi. Madem yemekten tatmayı istemiyorsun, bunu iç,diyerek ona zorla bulamaç suyu içirmeye çalıştı.
Doğan,yapısı gereği bunu da içmeyince ihtiyar kadın iyice kızdı. Kaynar yemektenceresini alıp o güzel kuşun başından aşağı döktü. Doğanın başı yandı,tüyleri döküldü.
Hayvancağızıncanı yanınca gözünden yaşlar döküldü. Özlemle padişahın iyiliklerini hatırladı.
“Doğan der ki:Kocakarının hışmı alevlense de benim sabır ve ilim nuruma zarar veremez!”
(MESNEVİDEN ÖYKÜLER)