Ülkemiz Ortadoğu da olmanın tüm özelliklerini yaşıyor ve yaşatıyor. Bu nedenle bir türlü rahata kavuşamıyoruz. Nedeni kimine göre dış güçler, kimine göre ise bizdeki eksikler. Rahatın ara ara uğradığı zamanlarda ise birbirimizi yemekle meşgul oluyoruz. Huzurumuzu başkasının bozmasına gerek kalmadan biz bozuyoruz. Geçen gün yine kalbimizde, başkentimizin göbeğinde bir bomba daha patladı. Canlarımız yandı, ciğerlerimiz parçalandı. Normalde bizi birleştirmesi gereken bu olay da bile birleşemez olduk. Herkes ayrı bir telden çalmaya devam ediyor. Artık iş o hale geldi ki ölümler ve bombalar bile bizi birleştiremiyor. Birbirimizle çatışmak için bir bahane olabiliyor. Birbirine laf sokma ve birbirini alt etmek için yarışan bazı insanlar, artık ölümleri ve bombaları da bu amacına kullanmaya başladı. Her iki tarafta da vatan millet edebiyatıyla ölümleri unutup egolarını tatmine uğraşanlar var. Herkes diğerini vatan haini, kendisini ise kahraman ilan ediyor. PKK ve diğer terör örgütleri Orta Doğunun karışıklığı ile doğanotorite boşluğunun onlara getirdiği kazançların farkına vardılar. Bizler ise otorite boşluğunun bizlere neler kaybettireceğinin farkına varamadık… Ortadoğuda huzur için otoriteler devrildikçe (isterseniz onlara diktatör deyin) ülkemizdeki ve bölgemizdeki huzurda devrilmeye bizden uzaklaşmaya başladı. Çünkü terör örgütleri ve daha nice grupların cirit attığı bu bölgede, hiç kimse bir diğerini sevmiyor ve onları egemenliği altına almak istiyor. Kendisi gibi olmayanlara hak tanımıyor. Büyük devletlerin de kendi siyasi çıkarları doğrultusunda bu örgütleri desteklemesi bu acı olaylara tuz - biber ekliyor. Böyle bir dünyada bizim ise normal devletlerden çok daha dikkatli ve akıllı davranmamız gerekiyor. Onlar uzaktan karıştırmaya çalışsa da bizlerin bu karışıklıklara müsaade etmemesi ve engellemesi gerekiyor. Yoksa olan ortada… Puslu ve karışık ortamlar terör örgütlerinin beslendiği ortamlardır. Çünkü her terör örgütü otorite boşluğunda büyür ve gelişir. Büyüyüp geliştikçedaha da etkili ve daha güçlü olur. İstekleri ve emelleri artar hedefi büyütür. Emellerine kavuşmak için daha tehlikeli oyunlar oynar. Ülkemizin rakipleriyle işbirliği yaparak bizi köşeye sıkıştırmak gibi... Demokrasi istiyoruz diye bağıran fakat terörü destekleyen HDP artık inandırıcılığını kaybediyor. Tez zamanda terörle arasına mesafe koymalı. Bu hain saldırının karşısında olduğunu göstermelidir. Lafla peynir ekmek gemisi yürümez. Patlamaların ilkinde ağlayıp kahrolsun diyen parti, ikinci saldırıda patlamayı yapan teröristin cenaze törenine katılıyor. Ona taziye diliyor. Bu nasıl bir duruştur. Bu ikiyüzlülük değil midir?Birinin HDP’ye terörün seni beni olmadığını hatırlatması gerekiyor. Tüm bu olumsuzluklarda devletimize düşen şey; yapılan yanlışları gözden geçirerek düzeltmek ve gerekli Demokratik adımları atarak teröre oyun alanı bırakmamak... Yayın yasağı getirmek yerine özgürlükleri genişletmek… Teröristle silahlı mücadele yapılırken, teröristlerin savunduğunu söylediği halkı yanına çekmektir. Terör lanetlenerek, kınanarak ve sadece silahlı mücadele edilerek bitirilemez. Terörün sebepleri tespit edilmeli… Halkın onları desteklemesine neden olan faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Yaşanan hiçbir olay tek taraflı olamaz. Tüm bu yaşananlarda sadece bir tarafın hatası var demek olayları doğru görememektir. Artık suçlu arama psikolojisinden kurtulmalıyız. Olaylara tek taraflı bakarak, bir tarafı suçlarken diğer tarafı aklamamalıyız. Karşılıklı suçlamalarla hiçbir sorun çözümlenemez. Bu nedenle insanların birbirini suçlaması ve kendisini tek vatanperver görmesi yerine, herkesin nerede hata yaptığına bakması ve hatasını düzeltmesi gerekiyor. Tez zamanda ‘Vatan Millet Sakarya…’ edebiyatını bırakıp, gerçek tedbirler ve çözümler üretmeliyiz. Yoksa hiçbir sorunu çözemeyiz. Sadece egolarımızı tatmin etmiş oluruz. Artık gruplaşma, kindarlık vesuçlamalar son bulmalı…Herkes karşısındakine saygı duymayı öğrenmelidir. Birbirine saygı duymayan insanların ülkesine, başkalarının saygı duymasını beklemeyin. Aramızdaki sorunları halletmeden başka ülkelerle olan sorunları çözmeyi beklemek beyhude olur. Karşıyı suçlamaktan kendisini düzeltmeye vakit bulamayanların ülkesi olmaktan… Herkesin birbirini düzeltmeyeve herkesi kendisine benzetmeye çalışmasından… Fikir ve görüşlerine saygı duyulmamasından ve hoşgörü gösterilmemesinden bıkmadık mı? Yaşanılabilir mutlu bir ülke olabilmek için daha kaç canın gitmesi gerekiyor?