“Ben seni çocukluğumda da öyle sevdim
Gurbetteki hasretin sancısıyla sana geldim
İçimdeki sevda türkülerinle dolu başım
Şairinle, ozanınla duygulusun Maraş’ım!”
13 Aralık Salı günü Şairler Tepesi’nde(Seyir Terası) Büyük Şehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, kentimizdeki şair ve yazarlarla buluştu. Ahır Dağındaki bu nezih yapı, B.Şehir Belediyesi tarafından yeniden restore edilmiş, ismine yakışan (Şairler Tepesi) bir mekân olmuş. Ahır Dağının, temiz oksijeniyle buluşan şair ve yazarların katılımı, bir hayli fazlaydı, organize çok güzel olmuş.
Her insanın önemli hatıraları olduğu kadar, şehirlerinde hatırası ve hafızası vardır. Bir şehir kendine has güzelliklerini insanına sunarken, bunun da bir bedeli olmalı. Bu bedelin karşılığı o şehre sahiplenme şeklinin içinde yatar ve şehir kendi hafızasında bunları saklar.
Bu buluşma da, Büyükşehir Belediyesi tarafından 23 – 25 Aralık tarihleri arasında N.Fazıl Kültür Merkezinde 3’üncüsü düzenlenecek Uluslararası Kahramanmaraş Şiir ve Edebiyat Günlerinin,içeriği de tanıtıldı
Hayrettin Başkan’ın açılış konuşması ve konuklarla olan sıcak sohbetini çok anlamlı buldum.
“Anadolu’muzun her şehrinin ayrı bir hikâyesi, kadim bir tarihi ve öne çıkan değerleri var. Kahramanmaraş’ımızın da öne çıkan değerlerinden bir tanesi şiir ve edebiyatın başkenti olması. Çünkü bizim söyleyecek sözümüz var. Bu kadim topraklar çok büyük şair, ozan ve yazarlar yetiştirmiştir.” Diyen Başkan Hayrettin Güngör’e katılıyorum.
Şair ve yazarlar bir kurumun Başındaki Başkan ve ekibinden gördüğü ilgi onu motive eder.
Çünkü; şairin ve yazarın sözleri ve haykırışı bir ülkenin kalbine kan pompalar. Kalbe giden damarlar şairin mısralarından geçerken beslenir, şehir ve ülke can bulur!
Bu şekilde yapılacak olan ulusal çaptaki etkinler, kentin turizmine katkı sağlayacağını da parmak basan Başkan Güngör’e katılmamak elde değil!Şehrimizde; gerek şahısların çıkardığı, gerekse Büyük Şehir Belediyesinin çıkardığı dergilerle yazmanın ve yazarın önemini ortaya koyuyor.
Yazının icadı medeniyetlerin dönüm noktasıdır. Kültürlerin gerçek taşıyıcısı ve koruyucusu yazılardır. Böylelikle okumanın fazileti de ortaya çıkıyor. Yazı; duygu ve düşüncelerin beyindeki fotoğrafıdır.Hepimiz bir yerlerde mutlaka bir konferansı veya bir konuşmacıyı dinlemişizdir.Konuşulanların çoğu aklımızda kalmaz oysa yazılanlar yerli yerinde durur,yani “söz uçar yazı kalır” özdeyişi de boşa söylenmemiştir.
Yüzyıllar geçmesine rağmen Mevlana Mesnevi’yi ve diğer eserlerini yazmasaydı, Mevlana yı nasıl anlayacaktık!
Yazar yazdıklarının sorumluluğunu taşırken, ölçüyü de dikkat etmesi gerekiyor. Kalem keyfe göre yazmamalı veya kukla olmamalı, kalem ağırlığını asaletini korumalı. Sezai Karakoç ”Kalem, çağın sorumlu şahidi” derken her şeyi zaten anlatıyor. Bu bağlamda, düşünmek ve yazmak duygumuzu, “Şairler Tepesi’nden”, bir kuşun kanatlarında süzülerek, Kahramanmaraş’ımıza serpiştiriyoruz. Hoşça kalın!