19.yy garb-ı sömürgedevletlerinin işgal ve geçiş yolları üzerinde bulunan Osmanlı coğrafyasıbirinci  Cihan harbinden önce gizli anlaşmalar ile çoktan paylaşılmıştı.Kendimizi istemesek de bir savaşın içinde bulacaktık. Bunun için en iyimüttefiki bulmak gerekiyordu.

İngiltere iledenediğimiz ittifak arayışından sonuç çıkmayınca, İttihat Terakki’nin degayretleri ile Almanya’nın yanında bulduk kendimizi. Sonrası Mondros vedayatılan Sevr’e kadar uzanan işgalcilerin hukuki kılıf buldukları işgalplanları.

Ama en önemlisi nedirbiliyor musunuz? İşgalciler ile milli bağımsızlık mücadelesi verilirken biryandan da milli egemenlik vurgusunun yapılmasıdır. İşgaller başladı. İstanbulişgal altında, Musul- Kerkük dört gözle kavim gardaş yolu gözlüyor, YunanistanParis’ten aldığı buyruk ile İzmir’e asker çıkarıyordu. İtalya; Muğla, Antalya,Konya’ya gelmiş, İngiltere; Irak, Suriye, Samsun, Fransa; Kilikya, Maraş,Antep, Urfa, Hatay’a, Rusya; Doğu Anadolu’ya velhasıl kelam bütün itilafboğazlar ve İstanbul’a kirli ayaklarını atmışlardı.

Hiç kimse çıkıp sizinburada ne işiniz var diyemedi. İstanbul hükümeti de buna dâhil. İş milletedüşmüştü. Halk kuva-i milliye ve direniş cemiyetleri kurdu. İstiklal için işinbaşa düştüğü aşikârdı. Fakat bir lidere ihtiyaç vardı. Birleştirecek, hedefbelirleyecek, teşkilatlandıracak, ileri görüşlü olacak bir lider. Kuşkusuz olider Mustafa Kemal Atatürk’ ten başkası değildi.

Atatürk, Samsun’dansonra geçtiği Havza ‘da milli mücadelenin ilk belgesini yayınladı. Amasya’ dahazırlanan ve milli mücadelenin; amacı, gerekçesi ve yönteminin yazıldığıvesikayı kritik görevlerde bulunan vatan sevdalısı insanlarla paylaştıktansonra kamuoyuna duyurdu. Ben yaptım oldu anlayışı ile bu dava başarıyaulaşamazdı zaten.

“Milletin bağımsızlığınıyine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” işte demokrasiye atılan “sivilmanifestonun” ilk adımıydı bu sözler. Milletin bağımsızlığını saltanat yada başka biri değil halkın kendisi kurtaracaktı. Üstü kapalı da olsademokrasiden, halkın kararından bahsediliyordu. “İstanbul hükümeti üzerinealdığı sorumluluğu yerine getirmemekte bu da milletimizi yok saymaktadır.”maddesiyle İstanbul hükümetine açık bir isyan, başkaldırı dile getiriliyordu.Erzurum kongresinde;”kuva-i milliyeyi etken, irade-i milliyeyi hâkim kılmakesastır” denildi. Sivil manifesto artık açıktan dile getiriliyordu.

Milli bağımsızlık vemilli egemenlik bu iki ruhu aynı anda gerçekleştiren, Türk milletinden başkayeryüzünde başka bir millet gösteremezsiniz. Mustafa kemal Atatürk’ün :”hattımüdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün bir vatandır.” Sözleriülkenin tamamının düşmandan arındırılmasını öngörüyordu. Fikren de özgüryaşamayı seçen bu millet asla pes etmedi.

T.B.M.M açıldı. “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışı anlam bulmaya başladı.Saltanatı da kaldırınca geriye rejimin adını koymak kaldı. 94 yıl önce bugerçekleşti. Artık yeni Türkiye’nin yönetim şekli“cumhuriyet” oldu.

Bağımsızlık mücadelemiziçocuklarımıza doğru öğretmeliyiz. Ulusal bağımsızlık gerçekleşmeseydi,cumhuriyetten mahrum kalırdık. Türk ecdadı bizlere bu ülkeyi daha yaşanır birhale getirmek için neler yaptı, yaşadı anlatmalıyız. Kurtuluş savaşı sırasındaaçlıktan hayvan pisliğinin içindeki buğday tanelerini niçin seçip, temizleyipekmek, çorba yaptıklarını anlatmalıyız.

 Cumhuriyete vekazanımlarına sahip çıkmak her Türk’ün asli görevidir. Bağımsızlığımızı vecumhuriyeti bize emanet eden Gazi Atatürk ve silah arkadaşlarını; kanlarını,canlarını bu topraklar için feda eden şühedayı rahmet ve minnetle anıyorum.