Tevhit, bütün kâinatın Rabbi tek bir ilah olan Allah’a imandır. Tevhid kelimesi ,”Lâ ilâhe illallah” dır. Allah(c.c) dan başka ilah yoktur. Tevekkül, Bir amaca, bir hedefe ulaşmak için gerekli olan bütün tedbirleri aldıktan sonra, Allah’a güvenmeye ve sonrasını O’na bırakmaya tevekkül denir. Tevekkül edene de mütevekkil denilir. Tevekkül, bir işi başarmak için bütün sebeplere tevessül ettikten sonra sonucu Allah’a bırakmadır. Bir çiftçinin tevekkülü, tarlasını nadasa bırakır, tarlasını sürer, tohumunu eker, sulamasını yapar, Harmanını çıkarır. Sonunda da iyi ürün almak için, Allaha tevekkül eder. Bir öğrenci, dersini dinler, dersine çalışır, tekrar eder, sonunda da iyi not almak için Allah’a tevekkül eder. Bir anne sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek için her türlü tedbirleri alır ve sonunda Allah’a tevekkül eder. Bir gün Peygamberimizin yanına bir sahabe gelir. Peygamberimiz, “ Devenizi ne yaptınız.” Der. Sahabe de, “ Deveyi dışarı bıraktım. Kaybolmaması içinde Allah’a tevekkül ettim.” der. Peygamberimiz ona, “git deveni sağlam kazığa bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et.” Buyurur. İnsan aldığı tedbirlerle, istediği sonuca,Allah’ın izni olmadıkça ulaşılamaz. Bir anne çocuğun erkek mi, kız mı olması üzerinde hiçbir rol oynayamaz. Tevekkül mertebesinin evveli, kulun Allah’a teslimiyeti, ölünün, gassâla( ölü yıkayıcısı) teslimiyeti gibi olmalıdır. Hz. Ömer(r.a) bir gün gezerken, hiçbir iş yapmadan boş oturan ve vakitlerini boşa harcayan bir guruba rastlar. Onlara ne yaptıklarını sorunca, “Biz Allah’a tevekkül edenleriz. Mütevekkil kişileriz” cevabını verince; Hz. Ömer onlara kızarak ;” Siz mütevekkil kişiler değil, mütekkil (Hazır yiyiciler) kişilersiniz.” Der Ayet-i kerimelerde; “Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.”[1] “Hiç kuşkusuz Allah kendisine dayananları sever.”[2] Miraç da,70 bin kişi cennete girecek denildi. Peygamberimize onlar kimlerdir denildiğinde, “ “Rablerine tevekkül edenlerdir.” Buyurdu. Ukkaşe Hazretleri, “ya Resulullah dua ette bende onlardan olayım.” Deyince Resulullah,” Allah’ım bunu da onlardan eyle.” Buyurdu. İkinci bir adam aynı dilekte bulununca, Resulü Ekrem, “Ukkaşe seni geçti.” Buyurdu. Ve devamla “Eğer siz hakkıyla Allah’a tevekkül edeydiniz, kuşların rızkını verdiği gibi, sizinde rızkınızı veridi. Onlar sabaha aç çıkarken, akşama tok olarak dönerler.” Buyurdu. Hz. Ömer ashabı ile Şam’a gitmek üzere yola çıkar. Şam’da veba ve tâun hastalığının bulunduğunu haber alınca, Hz. Ömer ; “ Vebâ salgınının bulunduğu bu yere giremeyiz, geri döneriz “ deyince; bir kısım sahabe; “ Allah’ın kaderinden mi kaçacağız?” demeleri üzerine, Hz. Ömer: “ Evet Allah’ın kaderinden kaçıp yine Allah’ın kaderine sığınacağız. Biz tedbir alıyoruz. Allah’ın mukadderatından kaçma diye bir şey yoktur.” Dedi. Peygamberimizin hadisi söyleniyor; “Bir yerde vebâ hastalığının çıktığını duyduğunuz zaman, oraya gitmeyin. Bulunduğunuz yerde veba göründüğü zaman oradan çıkmayınız.” [1] Maide, 5/23 [2] Âl-i İmran,3/159