Değerli velilerimiz ve sevgili öğrencilerimiz, malumunuz ülkemizde her yıl binlerce gencimizin geleceği için yapılan üniversiteye giriş sınavları planlı çalışan öğrencilerimiz için bir umut, başarı ve kazanç olurken tersi durumda ise adeta bir kabusa dönüşmektedir.
Peki çözüm nedir? Her şeyden önce bizlerin bilinçli bir şekilde özellikle 10. sınıfta hedefi belirleyip çalışmalara başlamalıyız. Yani “MESLEK+BÖLÜM+ÜNİVERSİTE = ZAFER!” Bu plan ve sistem olmadan da bu işler olmaz mı? Tabii ki de olabilir; lakin garantisi yoktur. Plan ve taktik her zaman kazandırır.
En azından mali durum ve sair şartları da göz önünde bulunduracak olursak; hiç olmazsa 11. sınıfta donanımlı bir şekilde çalışmalara başlamalıyız. En azından bir yıl içerisinde kendi durumumuzu net bir şekilde görerek seviyemizi ölçmüş oluruz. Sonraki yıla daha planlı, disiplinli, istekli ve ciddi bir şekilde çalışırız. Unutmayınız ki Hz. Allah (c.c.) ayet-i kerimede: “İlmi çalışana; zenginliği dilediğime veririm.” buyuruyor. Hal böyleyken bizlerin daha önceden sistemli bir şekilde çalışma gayreti içerisine girmeliyiz.
Ne yazık ki birçok veli ve öğrencilerimiz her nedense aynı hataları yapıyorlar. Sınava son bir yıl kala hemen bir özel kursa yazdırılıp sonunda başarılı olması bekleniyor. Mantıken doğru gibi ya da teoride doğru ancak pratikte yanlış bir karar maalesef; çünkü bu iş uzun soluklu bir iştir yani eğitim dediğimiz iş, beşikten mezara kadar ilerleyen bir süreçtir. Mamafih bizlerin bilinçli bir şekilde bu işin üzerine çok öncesinden düşmemiz lazım. Yoksa bir iğne yahut bir hap gibi hemen dakikalar içerisinde etkisini gösteremez. Lütfen bu bilinçte ve bilgide olarak meselelere yaklaşmalıyız.
Şunu da söylemekte yarar görüyorum ki sınav bir “hedef veya amaç” olmamalıdır. Bizler için sınav bir “araç” olmalıdır. Aksi takdirde bizler için bu genç yaşımızda yani baharımızda adeta bir kış olup dondurup hayatımızı zindan edebilir. Herkes okuyacak diye bir durum yok! Şu zamanda görüyor ve şahit oluyoruz ki birçok öğrencilerimiz yanlış bölüm okuyor veyahut istediği bölümden mezun oluyor ve işsiz kalıyor. Bu da demek oluyor ki üniversite herkes için iş imkanı sunmuyor ne yazık ki…
Binaenaleyh üniversite şu zamanda herkes için bir garantili iş yeri değildir. Bir ilim yuvasıdır. Kendini geliştirmek, yetiştirmek ve kişiyi sosyalleştirme adına çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir irfan yuvasıdır, diyebiliriz. Hal böyleyken bizlerin fert olarak öncelikle kendi kişiliğimizi bulup insan olup insan gibi davranmayı öğreneceğiz, akabinde ve detayında dürüst, doğru, saygılı, sevgili, kültürlü, adaletli bir birey olarak kendimizi daha da iyi geliştirmek için bu akademilere başvurmalıyız.
Her ne olursa olsun mantığıyla yaklaşmamalıyız. Yoksa da lise çağında bir meslek seçip o alanda uzmanlaşarak hayata atılmalıyız. Nihayetinde iş gelip dolaşıp kazanca geliyor. Bay ve bayan olsun herkes bu hayatta para kazanmak için mücadele edecektir. İşte bizlerin bu bilinçte ve şuurda hareket etmemiz gerekir.
Bu memleketimizin çiftçiye, marangoza, bakkala, berbere, terziye, kuyumcuya, tamirciye, reklamcıya, fırıncıya, camcıya, boyacıya, elektrikçiye, temizlikçiye, kapıcıya gibi daha birçok mesleki alanda esnafa ihtiyacımız vardır.
Okumak, demek; kainatı okumak demektir. Okumak, demek; insanı okumak demektir. Okumak, demek; hayatı okumak demektir. Okumak, demek; kendimizi okumak demektir.
Buradan şunu anlamalıyız ki üniversiteyi her ne iş yaparsak yapalım. Kendimizi daha iyi seviyelere getirmek adına, insanlık adına, ülkemiz adına okumalıyızdır.
devam edecek…