‘Tehlike Bir Sokak Ötede ‘ isimli kitabımda belirtmiştim. ‘Sentetik kannabinoidler Türkiye’ye yönelik uluslar arası sinsice ve alçakça hazırlanmış bir projedir. Tıpkı ülkemize yönelik siber saldırlar gibi. Tıpkı terör saldırıları gibi. Buradaki amaç bağımlı gençler üzerinden halkı, aileleri hükümete ve devlete karşı gizliden gizliye kışkırtmaktır. Tıpkı gezi olaylarında ağacı bahane edip, kitleleri ayaklandırmak gibidir. Bu görüşümü geçtiğimiz günlerde çıktığım bütün ulusal Tv kanallarında belirttim.  Bu sinsi planın arkasında taşeron terör örgütleri vardır. Neden uyuşturucu diye soranlara cevabım da: Bir ülkenin en büyük zenginliklerinden birisi de genç nüfus oranıdır. Genç nüfusumuzdan rahatsız olan unsurları belirtmeye gerek yoktur. Çünkü Türkiye büyüdükçe, geliştikçe hemen sinsi bir plan devreye sokuluyor. Çünkü ‘su uyur, düşman uyumaz’ Polis ve Jandarma her gün tonlarca uyuşturucu madde ele geçiriyor. Binlerce torbacı tutuklanıyor. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız konunun gündemde tutulmasını ve üzerine gidilmesi konusunda son derece faydalı ve yerinde bir tespitle kamuoyunu aydınlatmıştır. 30 yıldır madde bağımlılığı ile mücadelede gerek operasyonel, gerekse eğitimsel anlamda sahadayım. Bu alanda 6 kitap çalışması gerçekleştirdim. Adliyede görev yaparken yüzlerce bağımlı gencin ifadesini aldım, duruşmaları da takip ediyorum. Hükümetin bağımlılıkla mücadelede, etkin, kararlı ve hızlı bir şekilde çözüm üretmede samimi olduğunu açıkça belirtmeliyim. Gerek suç çetelerine yönelik kanunları hızla çıkartmada, gerekse rehabilitasyon, gerekse çözüm ve proje üreten STK’lara gereken desteğin sağlanması hususunda başta Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş olmak üzere madde bağımlılığı ile mücadele konusunda her kesime kulak veren, tüm kesimlere kapısı açık olan ve hızlı bir şekilde çözüm üreten bir lider. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş konuya ilişkin özetle; şu görüşlere yer vermişti: ‘ Uyuşturucuyla mücadele, bütün toplumu ilgilendiren, siyasi görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun herkesi yakından ilgilendiren, çok önemli bir milli mesele. Hepimizin çocukları, torunları hayati bir potansiyel tehdit altında. Dolayısıyla, burada samimiyetle, hepimiz işin bir ucundan tutmak zorundayız. - Siyasetçiler, iş dünyası, spor dünyası, sanat dünyası, medya, eğitim dünyası; herkesin bulunduğu yerden bu mücadeleye katkıda bulunması lâzım. - Bu mesele sadece polisiye tedbirlerle önlenebilecek bir mesele değil. Tabii ki, uyuşturucunun her türüne ulaşımı imkânsıza yakın hâle getirecek polisiye tedbirleri almamız lâzım ama sonuçta sadece bu önlemlerle kesin sonuç almak mümkün değil. - Bu konuda toplumsal duyarlılığı artırmamız gerekiyor. - AMATEM’lerdeki başarı oranımız yüzde 38 civarında. Mesela Avrupa’da yüzde 9’larda bu oran. Evet, dört katı civarındaki yüzde 38, bir başarı gibi görünüyor ama bunu tersinden okursak, yüzde 60’ından fazlasının da maalesef geri döndüğü anlamına geliyor bu. - En tehlikelisi kimyasal, ucuz, işte bu ‘bonzai’ gibi sentetik uyuşturucular. Bir bulaşan, maalesef çok zor kurtuluyor. - İstatistiklere baktığımızda, bizim durumumuz batı ülkelerinin birçoğuyla kıyaslanmayacak derecede iyi aslında bir yandan da. Ama bu bizi aldatmamalı. - Bizim en büyük avantajlarımızdan biri, eskiye göre zayıflamış olmasına rağmen, hâlâ aile yapımız güçlü, hâlâ mahalle, komşuluk ilişkileri güçlü, okul yapısı güçlü. Bunlar gibi, uyuşturucuyla mücadelede avantaj sağlayacak güçlü yanlarımızı çok iyi kullanmamız lâzım. - AMATEM’de arındırılma denilen, yani uyuşturucu kullanmış sonra vazgeçmiş insanların yaşadığı süreçler var. Bu süreçlerde de herkesin; çevrenin, ailenin, mahallenin, okulun, din adamlarının, spor adamlarının, sanatçıların, herkesin büyük desteğine ihtiyacımız var. - Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin farklı yerlerinde, Uyuşturucuyla Mücadele Köyleri gibi bir takım projeleri gerçekleştirmemiz lâzım. Bu köylerde, çocukların, gençlerin bu arındırılma sürecini tam bir rehabilitasyon şeklinde yaşamaları mümkün olacak. Kurtulanların da iş imkânlarına kavuşacakları ortamların onlara sunulması lâzım. - Yerele hâkim olup halkla doğrudan, bire bir temas kurma imkânları bulunduğu için belediyelerin çok önemli bir fonksiyonu var bu mücadelede. - Mesela Ankara’da Altındağ Belediyesi bu konuda bir ekip kurmuş ve çok başarılı çalışmalar yapıyor. Böyle örnekleri çoğaltmamız lâzım. Belediyelerin de bu işin içinde olması çok önemli. - Tabii sonuçta dediğim gibi, bütün bunları yaparken bir yandan da uyuşturucuya ulaşımı, erişimi imkânsız hâle getirmemiz gerekiyor. - Üzerinde çalışmamız gereken bir başka çok önemli konu da sigara bağımlılığı. Vakaların geneline baktığınızda bu noktanın önemi çıkıyor ortaya. Mesela 14 15 yaşındaki çocuk uyuşturucuyla tanışıyorsa, bu çocuk mutlaka 10 11 yaşlarında sigaraya başlamış oluyor. Vakaların yüzde 90 95’inde bu böyle. Yani sigara bağımlılığı, uyuşturucu bağımlılığının bir nevi altlığı gibi. Doğrudan uyuşturucuya başlayan çok az. Çok büyük bir kısmı çok küçük yaşlarda sigara bağımlısı oluyor, ardından uyuşturucu geliyor. - Sonuç olarak, bu konuda farkındalığı artırmamız, 24 saat bir alarm vaziyetinde bütün toplumun bu konuyu gündemine alması lâzım. - Bu çok zor bir iş. Bir de çok hızlı, geometrik büyüyor. Mücadele kolay değil ama hep beraber, ciddi, kararlı, samimi ve sistemli çalışarak başarmamız gerekiyor bu işi. ‘ NOT:  Dünya Sağlık Teşkilatına göre, Dünya genelinde 15-64 yaş arasında 250 milyon kişi en az bir kere uyuşturucu madde denemiştir.  2016’da dünyada 207 bin kişi uyuşturucudan dolayı hayatını kaybetmiştir.  Dünya genelinde 29,5 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmaktadır.  Her 10 madde kullanıcıdan biri maddeye bağlı hastalıklara maruz kalıyor. Uyuşturucu maddeyi ilk kullanma yaşı ortalaması 13,8 olarak tespit edilmiştir. Yatarak tedavi gören bağımlıların yaklaşık üçte birinin 15-24 yaş grubunda olduğu görülmüştür.  Gençler arasında doğrudan kana karışan uyuşturucu madde kullanımı daha yaygındır. Bu sebeple hap kullanımı, bağımlılığın ilerlemesinin temel nedenlerinden biridir. Türkiye’de geçtiğimiz yakalanan esrar miktarı 94 tondur.