Hafiften bir tıkırtı işitti. Hiç düşünmeden sesin olduğu bölüme doğru hemen hareket ediverdi. Bir kalp çarpıntısı olduğunu anlamakta gecikmedi. Aradığı şahsın korkudan atan kalp sesini işitiyordu. Bir an için düşündü kendi kendine. Neden? Neden arkadaş, onca masum insanı öldürmek için nice saf beyinleri kandırarak her iki taraftaki dünyalarını karartıyorlar? Bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir medeniyet? Bilmezler mi ki: “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir; bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmaktır. Ey arkadaş! Bu ne biçim bir zihniyet… Şu güzelim dünyada dostça, kardeşçe yaşamak dururken niye zulüm? Daha sonra rakibinin atağıyla irkilip kendisine geldi. Vatan çok merhametli ve çok ince ruhlu bir insandı. Çoğu kez bu şekilde dalıp kendisiyle konuşurdu. Bu yüzden de birçok defa ölümlerden döndü. Her seferinde kendine demesine rağmen yine de iç dünyasına derinlemesine dalıveriyordu. Lakin yapabilecek bir şey yoktu. Mesleği zor bir işti. Hiçbir insanı yanlışlıkla da olsa ya da kasten öldürüp canına kıymak istemiyordu. Biliyordu ki veren canı ancak veren Allah alırdı. Masum insanların canına kast etmek isteyen bu caniyi yakalamıştı. Artık avuçlarındaydı. Artık kartların ne olduğunu biliyordu. Yani elindeki bütün kartları net bir şekilde görüyordu. Kendisindeki kart ise jokerdi. Bu işini rahatlatıp kolaylaştıracaktı. Hiç zaman kaybetmeden söze başladı. Bırak o elindeki silahı ve teslim ol! Ben kanun adamıyım. Sana hiçbir zarar vermeyeceğim. Oturup bir konuşalım istersen. Sana söz veriyorum kılına bile zarar gelmeyecek eğer söylediklerimi yaparsan. Aksi takdirde sonu hiç de iyi olmayan şeyler olur senin için. Yalan söylüyorsun! Beni yakaladığın zaman işkence yapıp konuşturacaksın. Biliyorum. Boşuna nefesini tüketme… Bunun eğitimini aldım ben… Hayır, ben sözümün eriyim. Bırak beni işin içinde Türk polisi varsa ki şerefiyle yapar bu mesleğini. Bütün meslektaşlarımın adına söylerim ki bizler bu ülkenin, bu milletin, bu halkın ve bu toplumun emniyeti için mücadele ediyoruz. Senin can güvenliğin de bizden sorulur. Çünkü bizim topraklarımızda ve vatımızdasın. Bundan emin ol. Hayır, sen de diğer polisler gibi yalan söylüyorsun… İnanmam, asla uğraşma benimle… Bak ve iyi dinle beni. Asla, asla deme. Çocukluk etme, bana iyi kulak ver. Daha toy bir gençsin sen belli. Bomba tam olarak patlamadı. Yani anlayacağın emeline kavuşamadın. Hiç kimsenin canı yanmadı ve burnu kanamadı çok şükür. Bu sebeple ki seni kandıranlar da amacına ulaşamadılar. Sen de biliyorsun ki gittiğin yol, yol değil. Yol yakınken geri dön. Ve şu işi tatlıya bağlayıp çözüme kavuşturalım. Hayır, sen zarar vermesen bile onlar bana zarar verirler. Hele görevim başarısızsa zaten ölmüşüm demektir. Ha sen öldürdün; ha onlar ne fark eder. Seni budala, çok yanlış düşünüyorsun. Yanılıyorsun. Ahmaklık etme. Beni dinle. Söyledim sana her şeyi. Sözüm sözdür. Hayır, asla inanmıyorum sana… Eğer bir daha hayır dersen, yanına gelip o çeneni kırarım senin. Kolaysa gel de kır bakalım. Polis bozuntusu seni. Sen kaşındın evlat, benden günah gitti. Vatan bir aslan gibi ileri doğru atıldı. Cebindeki telsizi göğsü hizasında öne doğru attı. Aynı zamanda bir yılan kıvraklığıyla sol yanından sağ yanına doğru dönerek dolabın arkasından dolaşıp hainin arkasına geçiverdi. Bu arada silah sesleri ardı ardına patlayıverdi. devam edecek…