Emniyet teşkilatında vazifeli olan Başkomiser Sinan’ın odasındaki telefon çalıyordu. Evet, ben Başkomiser Sinan buyurun… Alo… Alo… Kimsiniz, lütfen cevap veriniz. Alo… Alo… Sesinizi alamıyorum. Hay aksi şey! Ne münasebetsiz insanlar var… Telefon açıyorlar cevap vermiyorlar… Kapıdaki nöbetçi memur kapıya vurarak içeri girdi. Başkomiser Sinan, söyle bakalım Kartal! Ne var! Sayın Başkomiserim, kapalı çarşıda bir patlama olmuş. Elimize yeni geldi haber. Peki olay ne zaman cereyan etmiş? Takriben on dakika önce efendim. Neden bu kadar geç haber edildi? Ne yapıyor bizim Şahinler. Olay yerindeler başkomiserim bir kovalamaca başlamış. Komiser Vatan Bey peşine düşmüş yakalamış haini. İşte bu güzel haber! Hemen çıkalım olay yerine gidelim, vakit kaybetmeyelim. Emredersiniz başkomiserim. Ha bu arada bana hemen Kızıl Şahin’i çağır. Başüstüne efendim. Başkomiser Sinan hiç vakit kaybetmeden yıldırım gibi olay mahalline varıverdi. Nedir durum memur bey, anlatınız? Hoş geldiniz başkomiserim, olay büyümeden halledildi. Sağ olsun Komiser Vatan Bey’in bu çevrede bulunması büyük bir tehlikeyi önledi. Kendisi nerede şu an? İçeride büyük bir mağazada, bu milletin canına kast etmeye çalışan teröristle konuşuyor. Demek hala yaşıyor… Hele ki elinden bir kaza çıkmamış. Bravo… Bravo Vatan… Aslanım benim. Hemen oraya gidelim. Kızıl Şahin! Emret başkomiserim! Sen geniş çapta önlem al. Gerekirse buralardan bir dükkan kiralayıp hemen esnaflık yapın, dikkat edin hiç kimse bilmesin. Malum olay başarısız neticelendiği için tekrardan bir saldırı olabilir. Bu bize bir ders olsun. Hatta bütün çarşılara sivil memur ve çeşitli şekillerde vazifeli olarak dilenci, boyacı, simitçi gibi meslekle alakalı memurları yerleştirin. Bütün kavşaklara birer polis arabası, ayrıca emniyet teşkilatını da güvenlik altına alın giriş çıkışlar sıkı olsun. Ha unutmadan adliye ve hastanelere de aynı uygulamalar yapılsın. Emredersiniz başkomiserim! Kızıl Şahin, hiç vakit kaybetmeden başkomiserin verdiği görevi yapmak için harekete geçti. Bu arada bizim Vatan, bu haini tabiri caizse bülbül gibi öttürmüştü. Her şeyi A’dan Z’ye planlamıştı. Söyle bakalım adın ne senin? Nerelisin? Adım Dılbirin, Suriyeliyim. Vatan geniş bir kültüre sahip olduğu için ismi duyar duymaz manasını hatırlayıverdi. Madem yüreğin yaralı arkadaş! bu milletin yüreğini ne diye yaralıyorsun? Bir tek sen misin yaralı yürek?... Neyse söyle bakalım, görev amacına ulaşmış olsaydı ne yapacaktın, haritada ne var? Sıradaki adım ne? Çabuk söyle… Aslında her şey hazır, kimlik değiştirip buradan ailemi de alarak Avrupa’ya kaçacaktım. Hangi ülke? Fransa- Paris… Peki oradaki görevin ne? Herhangi bir görev yok. Sonunda özgürlüğüme kavuşacaktım… Hımm, anlıyorum. Güzel bir plan(!). Bu arada içeriye Başkomiser Sinan girer. Selamünaleyküm Vatan, nasılsın? Çakı gibiyim başkomiserim. Hoş geldiniz. Sizler nasılsınız efendim? Teşekkür ederim, bizler de iyiyiz. Olaysız gün geçerse daha da iyiyiz. Nedir son durum? Ne olacak vaziyet? İyi olacak inşallah başkomiserim. Nihayetinde çetin bir imtihan dünyasındayız. Alışmaya çalışıyorum. Lakin bir türlü alışamadım. Nedir bu olanlar, nereden çıkıp gelmiş bu melun? Bombaları nereden almış, kimler yardımcı olmuş? Öğrenebildin mi? Bu arada fena benzetmişsin adamı bir ambulans çağırsaydın bari… Geliyor efendim yolda. Yenice konuşmaya başladı. Bayağı bir zorladı beni. Yavaş yavaş ötüyor. Anladığım kadarıyla hem iç hem de dış dediğimiz şer odaklar harekete geçmişler. Türkiye’mizin güçlenmesini ve kalkınmasını istemiyorlar belli… Çok kötü ve kalleşçe bir plan var ortada gün gibi… Çok uyanık olmamız lazım efendim. Dilerseniz bir de siz konuşun, sonra değerlendiririz. Peki senin düşüncen nedir? Doğruları söylüyor mudur sence? Evet, ama eksik şeyler var ortada… Ben de işte bu parçaları birleştirerek bir neticeye varmak istiyorum. Nedir bu eksik parçalar. İçimizde hain var efendim hem de bir nefes kadar bize yakın…. Ne söylüyorsun sen aslanım? Nasıl olur, kim yapar bu alçaklığı… Kim değil başkomiserim, kimler! demelisiniz. DEVAM EDECEK…