Yeni bakanımız hayırlı uğurlu olsun. İlk defa tüm eğitimcamiasının ‘işte, bu iş tamamdır’ dediğibir milli eğitim bakanına kavuştuk. Yeni bakanımızı şahsen ben daha önceleritanımıyordum. Fakat bakan olunca araştırmaya başladım. Sosyal medyada hemenherkes onun eğitimle ilgili fikirlerini paylaşıyordu. İzlediğim videolardadiğer bakanlara nazaran çok farklı ve çözüm odaklı görünüyordu. Merakım daha daarttı ve bu merakımı gidermek için internet nimetini kullanarak araştırma yaptımve bazı sonuçlara ulaştım.
Bizde bakanlar genel olarakmemleketimizden biriyse övülür ve reklamı yapılır. İşin ehli olup olmadığı veiş yapma kapasitesiyle pek ilgilenmeyiz. Yeter ki bizden bir bakan olsun,memleketimizden bir bakan çıksın düşüncesi var tüm memlekette. Ama iş bu seferbaşka, memleketin en önemli sorunlarından biri olan eğitimin başına çözümodaklı ve konuya hâkim biri geldi. Günümüze kadar sorunlar çoğaldı ve çözümekavuşturulamayan her bir sorun yeni problemleri de beraberinde getirdi. Bu sorunların çözümü için onlarca kez eğitimsistemi ve bakanlar değiştirildi. Ama asıl değişmesi gereken eğitim bir türlü değişmedi.Yapılan bu yenilikler sorunları azaltmak yerine yenilerini ekledi.
Hatta bazı bakanlar tüm bu sorunlarınkaynağını öğretmenler olarak görüyordu. İşe öğretmenden başlamaya kararverdiler. Öğretmene karşı takınılan olumsuz tavırlar nedeniyle bakanlıklaöğretmenler arsındaki köprü de yıkıldı. Böylece çözüm imkânsızlaştı. Tüm sisteminve herkesin suçlu olduğu bir ortamda sadece öğretmenleri suçlayarak çözümüretilemezdi. Zaten üretilemedi de.
Fakat yeni bakanımız SayınSelçuk’un konuşma ve çözüm önerilerini dinlediğimizde çözüme çok yaklaşıldığınıgördüm. İşte bu işi çözüme kavuşturacak bakan ve doğru kişi demekten kendimialamadım. Neden mi? Çünkü kendisi özgürlükçü,kendinden emin, sorunlara hâkim ve kimseyi suçlamayan, sorunların suçlayarakçözümlenmediğini bilen ve kendini kurtarıcı olarak görmeyen bir kişi. Eğitimive sorunlarını yaşayarak öğrenmiş ve çözümünü de adeta yaşayarak anlatmayaçalışıyor. Eğitimin en alt kademesinden en tepesine kadar görevlerdebulunduğunu, nerede ve hangi sorunlar olduğunu bildiğini yansıtan bir duruşuvar. Bu işin ekiple çözüleceğini ve en başta da bu işin emektarları öğretmenlerleişbirliği yapılması gerektiğini biliyor.
Eğitimle ilgili görüşleri ve çözümleri bilgece, kendini çözümeodaklamış ve en önemlisi de çözüm için öğretmenlerle duygusal bağ kurmuş. Dahaönce öğretmenlerle bakanlık arasında yıkılan köprüyü yeniden inşa etmek istiyor.Öğretmenlere bu mesajı açıkça veriyor. Yani kalpten kalbe giden bir yololduğunu biliyor ve bu yolu kullanmaya çalışıyor.
Sayın Bakanımızın; rehberlik,davranış gözlemi, gelişim, öğrenme ve mizaç konularında çok sayıda araştırmasıbulunuyor. İnsan ilişkileri, okul üzerine ve dikkat eksikliği ile ilgili kitapyazmış bir de sınıf içi rehberlik uygulamaları bulunuyor. Zaten bu konulara okadar hâkim ki, bu konuların her birinde sanki mastır yapmış diye düşündürüyor.Ayrıca hitabet sanatı ve camiaya yaklaşımı ile de dikkatleri üzerine çekiyor, konularayaşanmış örnekler vererek çözümlerinin de gerçekçi olduğunu gösteriyor.
Peki, bu kadar yetenekli, bilgili ve konuya hâkim bir bakan sihirlideğneği ile sorunlara çözüm bulabilecek mi? Herkes kısa sürede tüm eğitim sorunlarınınçözümünü istiyor. Özellikle siyasiler, ekonomik sorunların baş gösterdiği birdönemde eğitim alanında gelen bir başarı onları rahatlatacaktır. Ama unutmamamız gereken bir nokta var. Oda eğitim hemen bir iki yılda çözümlenecek bir mevzu değil. Ayrıca yıllarınihmali hemen bir kaç ay da veya yılda çözümlenemez. Bu nedenle bazı çekincelerimde yok değil.
*Öncelikle tüm sorunların çözümü için gereken süre tanınmalı ve ekibine geniş yetkiler verilmeli. Sabırsızlık gösterilmemeli, kısa süreli vegeçici çözümler istenmemelidir.
*Sayın bakan; özgürlükçü,bireyci ve soran sorgulayan nesiller yetiştirmek istiyor. Ancak toplumumuzve siyasilerimiz bu tarz gençliği istiyor mu? Daha önceki sistem değişikliklerininhiçbirinde özgürlükçü ve eleştirel bakan öğrenciler yetiştirilmek hedeflenmedi.Soran ve sorgulayan bireyler toplumumuzda asi ve huzur bozucu bazen de vatanhaini veya din düşmanı olarak görülebilmektedir. Siyasilerin bu sisteme sahipçıkması ve özgürlükçü yaklaşımı desteklemesi gerekiyor. Bu olacak mı?
*Torpilsiz bir yerleregelinmediği memleketimizde, Bakan Bey torpil yerine liyakatin esas alınması gerektiğini belirtiyor. Göreve getirilecekkişilerin torpille değil hakkıyla gelmesini istiyor. Çünkü torpille gelen kişiler memleketine değil, kendisini getirenkişilere bağlıdır. Torpille gelen kişiler değiştirilmeye çalışıldığında isebu kişiler olayı parti meselesine dönüştürüp bakanlığa siyasi baskıuygulayabilir. Atılması gereken en önemli adımlardan biri de torpil yerineliyakatin getirilmesi olacaktır.
*Ayrıca 28 Şubatzihniyetine sahip bazı idareci ve öğretmenlerle bu sorunlar çözüme nasıl kavuşacak.Bazı idareci ve öğretmenler hala 28 Şubat zihniyetini devam ettirerekinsanların özgürlüğünü kısıtlamakta, eğitim ve öğretime odaklanmak ve onugeliştirmek yerine hala öğretmen ve öğrencilerin kılık kıyafetleriyleuğraşmaktadır. Eskiden başörtüsüyle uğraşılıyor diyenler şimdi pantolon ve etekleuğraşmakta ve şekilcilikten asıl meselelere geçilememektedir. Bu düşünceyisavunan öğretmen ve idarecilerde bu düşünsel devrimi nasıl yapacağız ya da buzihniyette ki insanlarla eğitimde nasıl bir ilerleme kaydedeceğiz.
Son olarak: Eğitim sorunlarının çözümü zorlu vemeşakkatlidir ama imkânsız değil. Gerekenimkân, zaman ve yetkinin verilmesi durumunda Bakan Bey’in bunu başaracağınainanıyorum. Güzel günler görmek dileğiyle…