Bir avcı, yılan yakalamak için dağaçıktı. Arayan er ya da geç aradığını bulur. O avcı da nasibine güvenerek kardakışta dağları dolaşıyor ve işine yarayacak iri bir yılan arıyordu.

                Derkengerçekten çok büyük bir yılan gördü. Hareketsiz duruşundan onun ölmüş olduğunudüşündü. Halkı hayrete düşürmek v e birkaç kuruş para kazanmak için o yılanısürükleyip Bağdat’a götürdü.

                Şehrevardığında yılanı nehir kıyısına taşıdı. Onu kat kat örtülerin altına sakladı.Sonra da getirdiği yılanı duyurmaya başladı. Şehirde daha önce görülmemişhareketlilik yaşandı. “Avcı kocaman bir yılan getirmiş. Şaşılacak, görülmemişbir av yakalamış…” haberi dilden dile dolaştı.

                Busayede yılanın bulunduğu nehrin kıyısında çok büyük bir kalabalık toplandı.Yılancı kalabalığa,

                Sizeölü bir yılan getirdim. Onu avlarken ne zahmetler çektim bir bilseniz, diyekendini övmeye başladı.

                Lakinadamın yanıldığı bir nokta vardı. O, yılanı ölü sanıyordu. Oysaki yılan, dağdakidondurucu soğuktan ötürü kaskatı kesilmişti. Yani o koca yılan diriydi fakatölü gibi görünüyordu.

                Kalabalıkgittikçe artıyordu. Herkes, yılanı bir an önce görmek için sabırsızlanıyordu.Yılancı ise kalabalık biraz daha artsın da eline geçecek para çoğalsın diyebekliyordu. Arda bir yılanın üstündeki örtüleri oynatıyordu. O zaman meraklıinsanlar, yılanı görebilmek için parmaklarının ucuna basarak boyunlarınıuzatıyorlardı.

                Aşırısoğuktan donmuş olan yılan, o esnada kat kat örtünün altındaydı. Gerçi, yılancıtedbiri elden bırakmamış onu kalın bir iple de bağlamıştı. Ancak halkıntoplanması beklenirken o kadar uzun zaman geçti ve bu süre içinde Bağdat’ınyakıcı güneşi yılanın üstünde o kadar kaldı ki donmuş olan yılan, canlanıpkımıldamaya başladı.

                Yılanınkımıldadığını gören halkın şaşkınlığı bir kat daha arttı ve pek çoklarıçığlıklar atıp kaçışmaya başladı.

                Halkıngürültüsü yılanı daha da azdırdı. İpini koparıp örtülerin altından sıyrıldı.Kaçan halk, birbirini çiğnedi.

                Yılanavcısı da şaşırıp kaldı. “Meğer ben ne getirmişim!” dedi. Ne yapacağınıbilemeden olduğu yerde bin pişman kalakaldı.      

 “Nefis ejderhasını daölü sanma. Eline imkan geçmediği için donmuş gibi duruyor.”

 (MESNEVİDEN ÖYKÜLER)