Siz hiç Çanakkale’ye gittiniz mi? Denizin o kan kokan dalgalarına dalıp, o masmavi sularda koyu bir hüzne dalan yiğitlerimizi, onların yaşadıklarını, hissettiklerini hiç aklınıza getirdiniz mi? Yutkunur, yutkunur da konuşamaz Çanakkale.. İnanın sosyal medyada paylaşım rekorları kıran, bugün Çanakkale’nin yıldönümü imiş bir paylaşımda bulunayım deyip de okunmayan duvar yazılarından, hissedilmeyen şiirden, yaşatmayan tiyatro oyunundan, oratoryomdan daha derin Çanakkale’de boğaza düğümlenen his ve düşman. İşte bu yüzdendir ki yutkunur da konuşamaz Çanakkale… Siz gecenin bir yarısında, karanlığın içinden yükselen ve vatanı uğruna, bayrağı uğruna hayatını feda eden o kahramanların seslerini, gülüşlerini, hasret kokan türkülerini, ahlarını hiç işittiniz mi? Öyle derin fırtınalar kopar ki içinizde Çanakkale’de. Hiç farkına varmadan çiğ taneleri süzülür gözlerinizden damla damla… Çünkü bastığınız her yere titreyerek basarsınız. Neden biliyor musunuz? O toprağa her bastığınızda, dedenizin üzerine basıyormuş gibi olursunuz da ondan. Çünkü şüheda fışkırır toprağın her bir karışından o yüzden. Basmaya korktuğunuz o toprakta her adım atışınızda bomba seslerini, kurşun vızıltılarını, şarapnel parçalarının can alan, yetim bırakan ıslıklarını duyarsınız kulaklarınızda. Bağırır bağırır da duyuramaz sesini Çanakkale… Soğuktur gece, umudumuzdur, canımızdır Çanakkale. Silah sesleri, kan, kol, ayak, yüz, çene, parmak… Çanakkale mahşer, Çanakkale kıyamet, Çanakkale yorgun, uykusuz bitkin… Çanakkale’de gün uyur, deniz uyur, hava uyur ve savaş dahi uyur ama Mehmetçik uyumaz. Yutkunur yutkunur ama konuşamaz… Fatihalar yükselsin kalplerden göklere. Geçmişini, tarihini, kendini bilen bir nesil… Bakabilsin Çanakkale semalarında tüm Türk-İslam coğrafyasına ve saçsın avuçlarında biriktirdiği duaları. Kızım Ayşe; Oğullarım Batuhan, Buğrahan sizler söyleyin zafer türkülerini ılık bir gözyaşı hüznünde, ölümü yaşar gibi… Yutkunmasın artık konuşsun Çanakkale... Rahmet ve dua ile…