İnsanlar yarınını bilemezler ama çoğumuz dün ile günümüz şartlarını karşılaştırır; çoğu zamanda eskiye özlem duyduğumuzu ifade eder, yeni nesli beğenmeyiz. Buna nesiller arası çatışma diyorlar…

Bu karşılaştırmayı yaparken de kimilerinin haklı yanlara vardır ancak yanılmalarda olur. Bu durum bu gün içinde geçerli dün içende vardı, yarın da olacak.

M.Ö’ki dönemlerde yazılmış bir kitabede deniyor ki; “ Ne olacak bu gençlerin hali?” Görüldüğü gibi nesiller arası görüş ayrılığının çok eskilerde bile var olduğu antatıyor bizlere.

Bu konuya neder girdim? Anlatayım.

Bir öğretmen arkadaşım,Ahmet Ay isimli bir kardeşimizin köşe yazısına bana atmıştı, yazar Risale-yi Nur Haber Sitesinde yazıyor. Yazmayı seven, okuyan ve tefekkür eden birisine benziyor. Bende yazısını ikince defa okudum.

Yazısında, köy hayatından, şehir hayatına geçişin tarım başta olmak üzeri, aileyi ve ülkemizi olumsuz etkilediğinden bahsediyor. Keşke insanlar köyden, kentlere gelmeseydi görüşünde…

İsterseniz kısa bir bölümünü aktarayım.

BU GEMİ NEREYE GİDİYOR ARKADAŞ?

Evet yazısının başlığı bu, derki; “Türkiye'de tarım-hayvancılık konusunda başlayan gerilemenin sebeplerinden birisi de budur.(Köyden, kente göçten bahsediyor) Köylü sınıfı giderek erimektedir. Bu sadece toplumsal bir sınıfın değil bir (ç)alışkanlık sınıfının da yokoluşudur. Ben lise bitene kadar memlekette yaşamama rağmen iddia ederim: Beni köyde bir sene işe koşun bir dahaki seneyi görmem. Bohçamı alır kaçarım. Halbuki hepten de bu işlerden habersiz değilimdir. Bir de şehirde doğup büyüyenlerin halini düşünün.

Evden okula yürürken dahi ceptelefonu elinden düşmeyen hanımkıza ineğin memeleri nasıl tutturulacaktır? Süt sağılırken aynı anda yazışılmaz ki. Peki ben bunu nereye bağlayacağım? Becerebilirsem son zamanlarda üzerine çokça konuştuğumuz İstanbul Sözleşmesi vs. bağlamına çekeceğim.(Yazımın sonunda biraz bende gireceğim, şu İstanbul Sözleşmesine)

BERTİZLİ DE DEĞİŞTİ

Bu yazıyı okurken, yıllar önce Bertiz gezimdeki bir kız çocuğunun tepelere çıkarak, cep telefonu ile konuşmak için gösterdiği gayret gözlerimin önüne geldi.

Şu bir gerçek hiç kimse dünkü gibi yaşayamaz. İstese de yaşayamaz. Muhafazakarım diyenler bile değişiyor, az da olsa…

Öyle ise tarımdaki gerilemeyi köyden, kente göçe bağlamak tek başına doğru değil. Şöyle ki, Hollanda küçücük bir ülke ama hayvancılık ta neler yapıyor, neler. İsterseniz araştırın.

Demek ki, çağ değişirken bir çok şey değişebiliyor, bunu engelleyemezsiniz ama değişmeyecek bir gerçek var o da doğrular değişmemeli. Zamanı durdurmak mümkün değil, değişimi de ancak doğru birtane de unutmamak gerekiyor…

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Bu konu son günlerde neredeyse ana gündem oldu, 15 Temmuz ile S-400 konusu araya girince kısmen unutuldu.

Konu uzun ancak, bu sözleşme sonrası Türk Aile Yapısının bozulduğu şehlinde bir görüş ortaya konuyor.

Bence bu sözleşme yeniden gözden geçirilmeli, artı ve eksileri tartışılmalı kı, bu görüşte olan dindar kesimin haklı nedenleri var. Bende görüyor ve destekliyorum.

Diyeceğim şu ki, batı bizi değerlerimizi çökerterek yıkmak istiyorum. Aile yıkılırsa, hiçbir güç bize ayakta tutamaz.

Diyanet bu konuda önemli çıkışlar yaptı, yazarlarımız dikkatli ve uyarıları yapıyorlam.

Bu nedenle herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Haydı bu günlük de bu kadar olsun, selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Kalın sağlıcakla.