Artıkşehitlerimizi anmada bir hafta dar geliyor. Son Afrin Operasyonuyla şehitlerordumuza yenileri katılıyor. Onları, cennete uğurlarken manevi kazanımlarınedeniyle kutluyor, kederli ailelerinin acısını milletçe paylaşıyoruz. Haftaboyu şehitlerimizi anmak, onlara minnet ve şükran borcumuzu ödemek için düzenlenecekbirçok etkinlilerde buluşacağız. Değerlerimizi paylaşacağız…

       Şehitlerimizi anmak manevi ve milli bir vefa borcumuz olduğunu hepimizbiliriz. Şehitlik dinimizce kutsanmış bir kavramdır. Allah rızası için vatan,millet, bayrak, tüm temel ve kutsal değerlerimiz uğrunda canını veren Müslümankişiye ŞEHİT denir. Şehitler, uhrevi dünyada Allah Katında Peygamber’den sonraen yüksek mertebeye sahiptirler. O şehitler ki Allah rızasını kazanmış,Peygamberimize komşu olmuş, cennet mekân fanilerdir. Ne mutlu onlara!.. Bunedenle Mehmet Akif Ersoy, şehitlerimize şöyle sesleniyor: “ Ey şehit oğluŞehit isteme benden makber/ Aguşunu açmış sana duruyor Peygamber.”

       Kuşkusuzinsanlar ölümlüdür. Kalıcı olan vatan, millet ve o milletin, o vatan üzerindegeliştirdiği değerler üzerine kurulan kültürü, medeniyetidir. Her nesilgeliştirdiği değerlerini geleceğe aktarır, geleceğinde yaşar… O nedenleinsanlar ölür, millet geçmişiyle varlığını devam ettirir. Bu beka hakkımızı yokedecek her dış saldırıya, iç kargaşaya karşı koymak en kutsal, vatan- milletborcumuzdur. Bu borcu ödeme uğrunda milyonlarca şehit verdiğimizi,atalarımızın, vatan, millet, bağımsızlık aşkına borçlu olduğumuzu hiçbir zamanunutamayız.

      Ziya Gökalpbu gerçeği vurgularken: “Hak milletin şan onun/ Gövde senin can onun/ Sen öl kio yaşasın/ Dökülecek kan onun” diyor. “Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.”Özdeyişine de yabancı değiliz. Bu topraklar bin yılı aşkın zamandan beri bizimvatanımızdır. Onun uğrunda yalnız, 20. yy’ın başında (1911- 1922) on yıllıksüreç içinde girdiğimiz peş-peşe dört savaşta yüz binlerce şehit verdik. Butoprakların her karışı bir şehit kanıyla sulandı. Bu toprakların altındagazilerimiz, şehitlerimiz ve tüm ecdadımız yatıyor. Üstünde ise o ecdadın bizebıraktığı alın teri, el emeği uygarlık ve kültür değerlerimiz vardır. Burasıbizim bin yıllık vatanımızdır. Nasıl ki anasız çocuk olmaz, vatansız da milletolmaz. Bu yüzden ki yurdumuza “ANADOLU” demişiz. Ne de güzel yakışıyor değilmi?..

     Yirminci yy’ınbaşından itibaren dış düşmanlar bu vatana aç kurtlar gibi saldırdılar. Osmanlıİmparatorluğunun üç kıtadaki yer altı, yer üstü zenginlik kaynakları, genişPazar olanakları,  onların tarihten gelenkuyruk acılarıyla birleşince Avrupalının hep iştahını kabartmış, kirliemellerini gerçekleştirmek için daima fırsat kollamışlardır.

       Bu fırsatı,20.yy’ın başında yakalamışlar. 1911’de İtalyanlarla Trablusgarp, 1912’de Yunan,Sırp ve Bulgarlara karşı Balkan Savaşları, 1914- 1918 İtilaf devletlerine karşıI. Dünya savaşı, 1919- 1922 Anadolu Kurtuluş savaşını, işgal güçlerine karşıyaptığımızı biliyoruz. Çünkü bu savaşların izleri, o günleri yaşayanyakınlarımızın buruk anıları henüz çok taze…                    

       OsmanlıOrduları I. Dünya Savaşı’nda üç kıtada ( Hicaz’dan- Yemen’e, Sina’dan- Irak’a,Kafkasya’dan- Galiçya’ya, Makedonya’dan- Çanakkale’ye kadar uzanan çok genişbir alanda, onlarca cephede) itilaf devletlerine karşı kahramanca savaştı. Yüzbinlerce şehit verdi. Bu şehitlerin büyük bir bölümü Çanakkale’de verildi.İtilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez” dedirttiğimiz unutulmamalı. Akif’eÇanakkale  Destanını yazdıran şanlıÇanakkale zaferimiz, dünya tarihine de altın sayfalarla geçmiştir. Bu şanlızafer Türk askerinin, şehitlerimizin vatan aşkıyla kutsal şehitlik mertebesineinancının bir sonucu olduğu yadsınamaz bir gerçektir, elbette…

        BirinciDünya savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla sonuçlandı. Türk UlusuAnadolu’ya çekilmek zorunda kaldı. Mondros mütarekesine değin savaşla alınamayantopraklarımız için misak-ı milli hudutlarımızı ilan ettik. Ne var ki İtilafDevletleri mütarekenin sağladığı olanakları kendi çıkarları için kullanmaktanyana bir tavır sergilediler. Hakları olmadığı halde Anadolu topraklarımızı bilebize çok gördüler. Güney batıyı İtalyanlar, Güney illerimizi ise ( Adana,Hatay, Maraş, Antep, Urfa) Fransızlar işgal ettiler. Özellikle Fransızlarlaişbirliği yapan Kilikya ve Maraş Ermenilerinin ihaneti yöremizde binlerceinsanımızın şehit edilmesine neden oldu.

       Artık bıçakkemiğe dayandı. Anadolu insanı başının çaresine bakmak zorunda kaldı. Onunkanında tutsaklığa yer yoktu. Bu yüzden ki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i HukukCemiyetini kuran milletimiz, büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk’ünönderliğinde Yunan işgaline kaşı teşkilatlanırken, güney illerimizde de Kuvva-iMilliye güçleri oluşturuldu.

     Kahramanhalkımızca, önce güney illerimizden Fransız güçleri işbirlikçileri Ermenilerlebirlikte bölgeden atıldı. Bu zaferin ilkini kendini kurtaran şehir olarak tarihegeçen Maraş kazandı. Onu diğer güney illerimiz izledi. Sonra da YunanlılarBüyük Zaferle Batı Anadolu’dan atılarak yurdumuz düşmandan temizlendi. Buzaferlerden sonra İtilaf Devletleri bizi tanımak zorunda kaldı. Bu topraklardaİmparatorluğun külleri üzerinde bağımsız bir devlet kurduk. Mustafa KemalAtatürk’ün ifadesiyle:“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” İlkesi üzerinekurulan Türkiye Cumhuriyetiyle Kurtuluş Savaşı zaferimizi taçlandırdık…

Bu millet, bu mutlu sona, on binlerce gazi ve şehidimizinsayesinde ulaştığını hiçbir zaman unutmayacaktır. Onların izindeilerleyecektir. Bu vesileyle “ŞEHİTLERİMİZE” minnet ve şükran borcumuzu ifade ediyor; YüceYaradan’dan rahmet diliyoruz.  

--------- (yarın devam edecek)-------