“Hasta değiliz. Yatağından taşan bir nehrebenziyoruz. Bizi zinde tutacak yegane kuvvet, İslamiyettir.” (Abdülhamid Han)

 

Ahmet Gürkan’ın İslamKültürürün Garbı Medenileştirmesi isimli kitabına başladım. Kitabınhemen ilk sayfasında R.V.C Bodley’in; “ Rönesansı İslamiyete Borçluyuz”sözü dikkatimi çekti.

Ardından, Yunan, Roma, Mısır gibi Kadim Medeniyetlerinyıkılış nedenleri yazılmış, sonra Selçuklu ve Osmanlı ile devam edilmiş.

Yazar, Osmanlının yıkılışında Mason teşkilatlarınınetkilerini dile getirdikten sonra, bu süreçte Abdulhamid Han’ın gayretlerinidillendirip şöyle bir tespit yapar. “ Hâlâbiz, arsasında saklı bulunan defineyi bilmediği için, ondan istifade edemeyenfakir insanlar gibi millet olarak ıstırap çekiyoruz!

Eğer biz dinikültürümüzde saklı bulunan, medeniyet definesinden  istifade yolunu tercih etseydik, şüphesizgarstan daha çok evvel ve halkın da direnme gücüyle karşılaşmadan dünyada,medeniyetin kaynağı bir millet olacaktık. Çünkü o hazidede mevcut olmayan,yahut arandığı zaman bulunmayan hiçbir şey yoktur. Pardon yanlış ifade ettik, odefinede garbın fuhşu, ayyaşlığı, kumarı, hasılı hayvani zevklere dayananahlaksızlığını bulmak kümkün değildir. “ Kimbilir belki de bu süfli hayatakavuşmak için o defineyi araştırmıyor ve Garb’a ne yazık ki gurup ediyoruz.”

Yani bir yönü ilebugün bile içimizdeki beyinsizler, kendi öz değerlerine sahip çıkmak yerinebatının kokuşmuş değerlerini savunuyorlar.

 

MODEL OLAMADIK

Yanlış anlaşılmasın batıya tümden karşı olan birideğilim. Benim karşı olduğum onları taklit etmekten öte geçemeyişimizdir.Aslında taklitte edemedik…

Şunu bir türlü anlayamadık, onlar asla bize dostolmazlar. İşte AB süreci, ne durumdayız. Tam yarım asırdır, içlerine almadılar,almazlarda. Sebep belli, biz batının kötü bir taklitcisi bile olsak, biz onlaragöre Müslümanız ve her Müslüman haçlıların bir düşmanıdır.

Bence, sorununçoğu bizde. Çünkü biz narkozdan kurtulup, kendi kültürel köklerimize sahiplenemedik.

Bunun da en büyük sorumlusu, ülemadır. Yani kendiniilahiyatçı, ilim ehli görenlerdir. Yine yanlış anlaşılmasın, bu manada ülkemizeçok katkısı olan ilim adamları olmuştur. Allah onlardan razı olsun, samimi veyerli olan her ilim adamına minnettarız. Ama model olamadık. Yatırım ortaklığıyaptık, başaramadık. Cemaatler kurduk, toplumu doğru yönlendiremedik. Doğrudürüs bir sivil toplum örgütümüz yok, sinema ve tiyatro gibi alanları boşbıraktık. Medya uzun yıllar, değerlerimizle savaştı. Ekonomik atılımlaryapamadık. Siyasi birlik kuramadık. Kurmaya çalışanlara gerekli desteğiveremedik. Yani, suçlu olan biri varsa oda biziz.

Şimdi yapılması gereken, bir kaçgündür yazdığım gibiaslımıza rücu etmemiz gerekiyor. Kolay değil, yüz yılın ihmali var, hatta sonüçyüz yılın ihmali söz konusu. Olsun, diriliş hiçde zor değil. Yeter kiirademizi doğru olarak ortaya koyalım…

 

KRİZLERİ YÖNETMEK

Şimdi ekonomik bir sorunla karşı karşıya geldik. Herkesbir fikir ortaya atıyor. ABD, AB ve İsrail mallarını almayalım v.s Olabilir mi,olur. Ancak bizi düşen krizi doğru yönetmektir. Kriz yönetiminin de üç temelkuralı var diyorlar.

Ümitsizliğe düşmemek, ki inancını yitiren herşeyiyitirir. Önce yangını söndürmek sonra sebebi sonraya bırakıp araştırmak veçözümler üretmek. Bu bağlamda ekonomimizin röntgeninin çekilmesi gerek.  Ve her krizin bir başarının başlangıcı olmapotansiyeline sahip olduğunu unutmamak,ki bu finansal krizin hiç ekonomiktemeli yok. Besbelli küresel finans sahiplerinin nasırına bastık…

Bunları yapmak için, dediğim gibi öğrenilmiş çaresizlikkurtulmak gerek. Yani narkozdan uyanıp, aslımıza dönmemiz kaçınılmazdır….

Peki kalın sağlıcakla.