23 Nisan 1920 TBMM’nin açılmasından bu güne 99 yıl geçti. 1. Dünya savaşını kaybedenler tarafına yazılan Osmanlı devleti yüzyılların yorgunluğu içerisinde Mondros’un ağırlığı altında iyice ezilmeye mahkûm edilmişti. Orduları dağıtılmış, silahlarına, tersanelerine el konulmuş, 7. Ve 24. Madde dayatılması ile ülke işgale açık hale getirilmişti.
Ateşten gömleğin giyildiği bu dönemde öncelik milli bağımsızlık mı yoksa milli egemenlik mi olmalıydı? Birkaç insanın buna karar vermesi zor olacaktı. Bir avuç idealist vatansever kısa sürede hürriyet aşığı Anadolu insanının kalbine girmiş “dağınık halde yanan çoban ateşini” alev topuna çevirmeyi başarmışlardı.
Mustafa Kemal, milli bağımsızlık için topyekûn mücadeleye girişilmiş savaş yıllarında milli egemenlik vurgusu da yapmaya başlamıştı. “milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” derken Amasya’da, “İrade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır” derken Erzurum’da, heyet-i temsiliyeyi kurarken Sivas’ta ve Büyük Millet Meclisi’ni açar iken Ankara’da idi.
Demokrasinin, özgürlüğün, toplum egemenliğinin en güçlü dayanağı olan TBMM’nin kuruluş yıldönümü etkinliklerini kutlar iken neden çocuk bayramı diyoruz dersiniz?
Çünkü Atatürk, bütün çocukları çok sever, onlarla yakından ilgilenir, sorunlarının giderilmesi için her türlü çabayı göstermekten geri kalmazdı.
Savaş yıllarının en kötü koşullarında bile, çocuklarla yakından ilgilenmiş, birçok çocuğu koruması altına almıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yapılan çalışmaları sürekli takip ederek, bu kurumun işlevini tam anlamıyla yerine getirebilmesi için büyük gayret sarf etmiştir.
Büyük Önder Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü. Çağdaş ve mutlu bir Türkiye’yi çocuklarda görür, her fırsatta çocuklarla sohbet etmekten hoşlanır, adeta onlarla dertleşirdi. Gittiği yerlerde bulunan korunmaya muhtaç çocukların barındırıldıkları yurtları ziyaret ederek, onlara çeşitli hediyeler verirdi. Ülkenin gelişip yükselmesinin çocukların iyi şekilde yetiştirilmesiyle sağlanabileceğine inanır, bu nedenle de milli eğitim işleriyle yakından ilgilenirdi.
Atatürk, Türk çocuklarının bütün zorlukları aşabilecek kabiliyette olduğuna inanmış, bağımsızlığın ve millet iradesinin en üst seviyeye çıktığı kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günü Türk çocuklarına armağan etmiştir. Geleceğin teminatı olarak gördüğü çocuklara olan güvenini her fırsatta dile getirmiş, 1922 yılında Bursa ilini ziyaretleri sırasında kendisini karşılayan, çocuklara şöyle seslenmiştir; “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
Atatürk, TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederek çocuklara verdiği önemi ve çocuklara duyduğu güveni ortaya koymuş, Türkiye’nin geleceğini emanet ettiği çocuklara en iyi eğitimin, bilimin ışığında verilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirerek, bütün imkânların bu doğrultuda seferber edilmesi talimatını vermiştir.
23 Nisan 1924’te, 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar veren Atatürk, 23 Nisan 1929’da bu bayramı çocuklara armağan ederek, dünyada bir eşi ve benzeri daha bulunmayan eşsiz bir davranış örneği sergilemiştir.