Diderot, “Başkalarına mutluluk sağlayabilen adam mutludur.” Der. Siz de öyle yapmaz mısınız?
Bir kimsenin boğulduğunu görseniz koşmaz mısınız?
Yanmakta olan birini kurtarmak istemez misiniz?
Haksız yere öldürülen bir masum için çırpınmaz mısınız?
Maksadınıza ulaşınca da en büyük mutluluğu duymaz mısınız?
Peki, bir insanın dünyası bir yana, ebedi hayatı mahvolsa yüreğiniz sızlamaz, elinizden gelse kurtarmak için çırpınmaz mıydınız?
İmansızlık sadece dünyayı değil, sonsuz hayatı da karartır.
Bu ebedi kaybın yerini hiçbir şey dolduramaz.
Bu korkunç felaket ve yangın karşısında vicdanı olan herkes titrer, söndürmek için koşmaya başlar.
“Teessür(üzüntü) ve ızdırap karşısında kalpden bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerratı adedince param parça olması lazım gelir.” Diyen Zübeyir GÜNDÜZALP, imansızlığın doğurduğu fecaatı ifade eder.
Türk gençliğinin bu fecaat içerisine yuvarlanma tehlikesiyle yüz yüze olduğunu gören ve islamınderdinden başka hiçbir derdi olmayan Bediüzzaman Hazretleri de,“Karşımda müthiş bir yangın var.
Alevleri göklere yükseliyor.
İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş, yanıyor.
O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum....
“Ben cemiyetin imanını kurtarma yolunda dünyamı da feda ettim, ahiretimi de...
Cemiyetin imanı, saadet ve selameti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim.
Gözümde ne cennet sevdası var, ne cehennem korkusu.
Cemiyetin, 25 milyon (şimdi 51 milyon) Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil bin Said feda olsun. Kur’ an ’ımızyer yüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanı selamette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.
Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistan olur,” diyor, önündeki engellere aldırmadan koşuyor, koşuyordu.
İnsanlığa iman yönünde hizmet etmek kadar büyük bir hizmet ve mutluluk düşünülemez.
Mükafatının yerini de hiçbir şey tutamaz.
Allah Resulü, “Senin vasıtanla bir kimsenin imana kavuşması, dünya ve dünya içindeki şeylere sahip olmadan daha hayırlıdır,”buyurmuştur.
Asrın en müthiş hastalığı olan imansızlık karşısında imanları kurtarma harekatına katılmaktan başka yol yok! Mutluluğunu başkalarının mutluluğunda arayan insanlar için en büyük ve ideal hizmet yolu budur.
Yüksek İdeallerin Adamı Olalım..
Maneviyat dünyasının önde gelen isimlerinden Cüneyd-i Bağdadi’yi büyükler kervanına katan sırrı biliyor muydunuz? Sıradan bir insandı Cüneyd-i Bağdadi. İsmi cismi duyulmamıştı.
Bir gün yolda karşılaştığı bir olay onun ruh dünyasını değiştirdi:
Bir kedi duvarın dibinde sinmiş vaziyette beklemekte.
Alabildiğine sesiz ve hassas...
İşte bu hadiseydi Cüneyd-i değiştiren, mesafe aldıran, Belki” Bunda ne var?” diyeceksiniz!
Hiç karşılaşmadığımız bir hadise değil ki!
Önemli olan olay değil, olayın sebep olduğu değişiklikti.
Cüneyd şöyle düşünmüştü: “Kedi nihayet bir hayvan! Avı ise bir fare.
Gayesine hedefine ulaşabilmek için nasıl da titizlikle bekliyor. Ben ise en üstün bir yaratığım.
Benim gayem, idealim, hedefim ise daha yüce olmalı ve o yüce gayeme bütün varlığımla yönelmeliyim.
İşte bu düşünceden sonradır ki, cüneyd kendisini hak yoluna adamış, o yolun kara sevdalısı olmuş, aşılmazları aşmıştı.
Üstün bir yaratılışta olan insanın elbet idea...
Kalın Sağlıcakla…