Merhum Necip Fazıl, hakiki mü'mini, iyice sıkıştırılmış bir şeker kalıbına benzetir ve "Mü'min sıkıştırılmış şeker gibidir, deryayı tatlandıracak güce sahiptir." derdi.
Evet, iyi inanmış ve inancını tavırlarına, davranışlarına da yansıtabilmiş bir insan, çevresi için rahmettir; o, bir ölçüde etrafındaki herkesi ve her şeyi tatlandırır.
İşte, bayram da, kısalığına rağmen haftaların, hatta ayların varidâtını, hayrını, bereketini ve neşesini bağrında saklayan bir zaman dilimidir.
Bayramda Cenâb-ı Hakk'ın öyle ekstradan teveccühleri ve sürpriz ihsanları vardır ki, onlara bayram olmayan on günde, belki bir ayda, belki on ayda, belki birkaç senede ulaşılamaz.
Yapılan bütün hayır ve hasenât ancak Cenâb-ı Hakk'ın teveccühüyle değer kazanır; bayram işte öyle bir İlahî teveccühün en önemli vesilelerindendir; adeta bir ömrü tatlandıracak kadar engin İlahî lütuflara mazhar olma vaktidir.
Bayram, kulluk vazifesini eda etmiş olma ve Cenâb-ı Hakk'ın gufrânına kavuşmuş bulunma ümidiyle gelen gönül inşirahıdır.
Biz, başka şeylerin değil ancak hata ve günahların ağırlığından kurtulmuş olmanın bayramını yaparız. Alvar İmamı'nın, "Mevlâ bizi affede bayram o bayram olur / Cürm ü hatalar gide bayram o bayram olur" sözleri genel duygu ve düşüncemizi çok güzel ifade eder.
Evet, bizim bayramımız Allah'ın rahmetinin enginliği ve o rahmetten nasiplenme beklentisi üzerine bina ettiğimiz bir bayramdır.
Bizim bayramlarımız başka kültürlerin karnaval ve kutlamalarından çok çok farklıdır.
Mü'minlerin tavır ve davranışlarında bayramlarda bile laubâlîlik, taşkınlık ve dengesizlik asla görülmez. Mü'minlerin, dengeli hareketlerinde, vakur davranışlarında, derin bakışlarında hep Kur'ân'a uyanmış ve Kur'ân dinlemiş olmanın ciddiyeti vardır. Onlar, her zaman olduğu gibi bayramlarda da Allah'a ve Peygamber'e açık durur; başkalarıyla münasebetlerini saygı, sevgi ve şefkat yörüngeli götürürler. O mübarek günlerin hiçbir anını heder etmemeye çalışırlar.
Hemen her bayram olduğu gibi, idrak ettiğimiz bu Ramazan Bayramında da göz yaşartan güzelliklere şahit olunuyor. Başta İslâm ülkeleri olmak üzere Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ülkelerde de bayram sevinci yaşanıyor. Ümidimiz ve temennimiz, bu sevincin bütün bir yıla yayılması...
Bütün Türkiye’yi saran bayram havası, siyasî tartışmaların mânâsızlığını da ortaya koyuyor.
Namaz kılmak için camilere koşan siyasiler de buralarda verdikleri mesajlarla meydana gelen müsbet havaya destek oldular.
Peki, aynı sükûnet bayram sonrasında devam etse ne kaybederiz?
Yurt dışından gelen ve birbirinden güzel olan bayram haberlerini duymak da ayrı bir sevinç kaynağı. Mesela, yıllarca ‘din’i, insanları uyutan bir afyon/zehir olarak gören idarecilerin yönettiği Rusya’da artık camiler dolup taşıyor ve Müslümanlar sokaklarda, caddelerde ya da meydanlarda bayram namazlarını kılıyor.
Haberlere yansımamış olsa da, İslâm ülkelerinde ve Müslümanların azınlık olarak yaşadığı diğer ülkelerde de benzer tablolar yaşanmıştır.
Mesela, gözden ırak olan ama asla gönülden ırak olmaması gereken Myanmar’da mutlaka çok güzel bayram tabloları yaşanmıştır. Birkaç yıl önce Ramazan ayının ilk günlerinde bu ülkede bulunmuş ve teravihlerin bütün camilerde ‘hatim’le kılındığına bizzat şahit olmuştuk.
Kimbilir, yeterince tanıyamadığımız gözden uzak başka ülkelerde hangi güzellikler yaşanıyor?
Bütün bunlar “En yüksek gür sada”nın İslâm olacağının habercisi olsa gerek.
Hamdolsun, şükrolsun...
Bayramımız tekraren mübarek olsun. Amin.
Kalın Sağlıcakla…