Madde bağımlılığı sadece ülkemizin değil, tüm dünyanınortak sorunu. Ailelerin bu konuda bilinçlenmesi, farkındalık sağlanmasıgerekiyor. En büyük hata ise ‘ Benim evladım asla bağımlı olmaz’ düşüncesi.Gerçeklerle yüzleştiğimizde ise çoğu zaman geç kalmış olabiliyoruz.
Erişimi giderek kolaylaşan, kullanım yaşı ise giderekküçülen maddelerin, çocukları ve gençleri hayatlarının baharındasoldurabildiğini ifade eden Avrasya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. BurakBerber, ailelerin izlemesi gereken yol haritasını anlatıyor.
Engellenmesi mümkün olmayan bir istek!
Biyo-psiko-sosyal bir hastalık olan bağımlılık,kullanıcının bir ilaç veya maddeye karşı engellenmesi mümkün olmayan güçlü biristek hissetmesi ve bu isteğe bağlı madde miktarının giderek artması durumudur.Bağımlı kişi, o maddelere o kadar çok ihtiyaç duyar ki, kullanımına araverdiğinde yoksunluk belirtileri yaşar.
Beynin ödül sistemini harekete geçiriyor
Maddeyle olan ilk deneme genellikle kişinin kendini kaygılıve mutsuz olduğu bir dönemde daha iyi hissetme çabası ile gerçekleşir. Bumaddeler kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlayan neşe veren, kaygıgiderici etkiler gösterir. Bunun ana sebebi ise alınan maddelerin beynin ödülsistemini harekete geçirmesidir.
Bağımlı beynin güçlü yönlendirmesi ile kişinin maddeyekarşı şiddetli bir isteği oluşmaya başlar. İlk olarak psikolojik bağımlılıkolarak tanımlanan bu istek zamanla baş edilemez boyutlara ulaşır. Ancak başlangıçtaki keyif verici etkilerinetolerans geliştirmeye başlayan kişi, aynı miktarla doyuma ulaşmamaya başlar. Busebeple kullanıcı, aynı hazza ulaşmak için hep daha fazla maddeye ihtiyaç duyarve fizyolojik bağımlılık gelişir. Fizyolojik bağımlılık söz konusu olduğundakişi artık haz almak için değil, yoksunluk yaşamamak için madde kullanmayabaşlar. Bu durum tamamen bir kısır döngüye dönüşür.
Peki, kişiler neden maddelere yönelme ihtiyacıhissediyor?
Kişi kendini ruhsal bir çıkmaz içinde hissettiği zamanbir çıkış kapısı olarak bu tip madde ve ilaçları görebiliyor. Bunun yanı sırabirçok faktör insanları maddeye yönlendirebiliyor. Özellikle de gençlerarasında kullanımı hayli artan maddeler, kimi zaman aile baskısından kaçmak,kimi zamansa merak sebebiyle tercih edilebiliyor.
Genel olarak özetlediğimizde kişinin maddeye bağımlı halegelmesinde şu faktörlerin etkili olduğu görülmektedir.
Kişinin psikolojik yatkınlığı:
Madde kullanımında önemli bir etken olan kişiselyatkınlık, çoğu zaman kişileri madde bağımlılığa sürükleyebiliyor. Duygusalaçıdan dengesi olmayan, çabuk sinirlenen, öfke kontrolünde sorunlar yaşayankişiler merak duygularının da etkisiyle madde kullanabilirler.
Arkadaş çevresi:
Gençlik çağında çoğu kişi bir gruba ait olma ihtiyacıhisseder. Dolayısıyla arkadaş çevresinde kabul görmek için gençler, özelliklede yeterli psikolojik sağlamlığa sahip olmayan gençler arkadaş çevresindekullanılan maddeye karşı koyamayabilirler.
Enerji ve güç vereceği düşüncesi:
Kimi zaman daha iyi odaklanmak, beynin işlevlerinihızlandırmak, enerji kazanmak için böyle bir uyarıcıya ihtiyaç duyulabilir.Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi bu durum önce keyif ve dinçlik sağlasa dazamanla kişi kendisini çok daha kötü hissetmeye başlar. Artık normalrutinlerini bile yapamaz hale gelir. Eski haline dönebilmek için bile maddekullanmak zorunda kalır.
Aile ilişkileri:
Aile içinde yaşananlar bu yönelimde büyük önem arzediyor. Baskıcı bir baba, aşırı mükemmeliyetçi bir anne veya boşanmış,parçalanmış bir aile ortamında olmak da kişisel risk faktörleri arasındadır.Aile ortamında yaşanan yoğun stresler gençleri maddeye yönlendirebiliyor.
Sosyalleşme:
Mevcut toplum içinde kendine yer bulamayan gençler,sosyalleşme ihtiyaçlarınıgideremediğinde ayrı bir alt grup oluşturur. Bu grubun içinde alt ve üstekonomik sınıftan gelen ve kendileri gibi olan kişiler yer alır. Bu çocuklargenel olarak aile içinde iletişim güçlüğü yaşayan, kendini ifade edebilmeolanağı bulamayan ve toplumla uyum sorunu yaşanan çocuklardır. Kendileri gibiolan kişilerle oluşturdukları grup içinde kalmak onlara daha güvenli gelir.
Genetik faktörler:
Bazı genetik yatkınlıklar, kişide öfke ve tepkisel oluşgibi etkiler ortaya çıkar. Kişi bu davranış biçimlerini kontrol edebilmek,huzur aramak için bu yolda bir tercih yapabilir. Ancak bazı kişilerde genetikyatkınlığa rağmen kendilerine iyi eğitim verilmesiyle birlikte bu yatkınlığınrolünü ortadan kaldırdıkları görülmüştür.
Ailelere düşen görevler nelerdir?
Eğer çocuğunuz uyuşturucu madde kullanıyorsa önceliklesakinliğinizi korumalısınız. Bu durumu çözüme kavuşturmanın yolu asla şiddetdeğildir. Madde bağımlılığında kontrol kişinin iradesinden çıktığı için onaşiddet uygulayıp korkacağını düşünmek oldukça yanlış bir düşüncedir.
Yapmanız gereken ilk adım, çocuğunuzla açık veduygularını anlamaya yönelik bir iletişim kurmaktır. Doğru bir iletişimkurduktan sonra maddeyi bırakmaya yönelik sınırlar belirlenmelidir. Sınırlar vekurallara uyması sağlanmalıdır. Ancak bunun yolu baskı olmamalı. Sıcak iletişimburada da devam etmelidir. Unutulmamalıdır ki, bu kurallar çocuğun yaşamınınkural ve değerlerini oluşturabilmesi için çok önemlidir. Bu noktada sizin hayırdiyebilmeniz, çocuğunuzun da onu maddeye sürükleyen sebeplere, arkadaşlarahayır demesini kolaylaştıracaktır.
Madde kullanan çocuklarda öfke nöbetleri olabilir, çokçabuk sinirlenebilirler. Bu noktada çocuğunuzla çatışmaya girmek yerinekonuşmak ve sorunu çözmek için öfkesinin dinmesini bekleyin. Her şey yolundayken yapıcı biriletişimle sorunların üstesinden gelmeye çalışın. En önemlisi de onu anlamayaçalışmayı asla bırakmayın. Madde kullanımı arttığında sorunun tek başınaçözülmesi oldukça güçtür. Bu nedenle psikiyatrik tedavi kaçınılmazdır. Tedavideöncelikle ilaç tedavisi ve devamında psikoterapi uygulamalarıyla bağımlılıktankurtulma yolunda önemli adımlar atılır.