Yılın son günündeyiz, bir yılı daha geride bırakıyoruz. Rab’bim bizlere bir yaş daha yaşamı şansı verdi. Şükürler olsun! 

Her yıl başı yaklaştığında bildiğiniz gibi dindar insanlar Milli Piyango bileti alınmaması gerektiğini, bunun haram olduğunu, kazanılan(!) paranın da insanlara hayırlar getirmeyeceği ile ilgili değerlendirmeler yapar. Yıl başı kutlamalarına karşı gelen bu kardeşlerimiz Mekke’nin fethini kutlamak sureti ile alternatif bir etkinlik içine girerek kendilerince tepki gösterirler. 

Hakları var mı? Elbette, madem gibi demokratik bir yönetim içindeyiz, insanlar kendi tercihlerini kendiler yapabilirler. 

Kutlamak isteyenler kutlayabilirler mi? Gelin bugün bu sorunun cevabını arayalım.

Çocukluk ve gençliğinde uzun yıllar muhasebecilikte çalıştığım için, şahsi olarak yapalacak her işin muhasebesini yapmışımdır. 

Sizlerde, yılbaşı kutlarsam ne olur, yapmaz isem ne olur? Sorusunun cevabını arayın, sonra kararınızı verir. 

 

DİYANET ‘İN GÖRÜŞÜ 

Diyanet İşleri Başkanlığı bu haftanın konusunu sorumluluk olarak belirlerken yılın son haftasında yani geçtiğimi Cuma günü bu konuyu hoca efendiler anlattılar. 

Hutbe de okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir(!)

Sonrasında ise bir hadis paylaşıldı. Efendimiz(sav) “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır.

Aciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.” 

 Bu ayet ve hadis aslında herşeyi anlatıyor. 

Rabbimiz, hangimizin daha güzel ameller işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.  Ebedi âlemde cennet muştusuna ya da cehennem azabına dönüşecek olan da işte bu hayat çizgisi üzerinde

yaptıklarımız ya da ihmal edip terk ettiklerimizdir.

Hepimiz yaşayarak görüyoruz ki zaman su gibi akıyor ve her geçen gün ömür sermayemiz azalıyor. Geçen her dakika bizi gençliğimizden uzaklaştırıp olgunluğa ve hatta yaşlılığa bir adım daha yaklaştırıyor. Ne zaman, nerede ve nasıl karşımıza çıkacağını bilemediğimiz o malum sona, yani ölüm ve hesap gününe doğru yürüyoruz. 

Dedim ya bir adım daha yaklaştık ölüme, işte bunun için doğruları yapmak durumundayız. Biz Türk’üz ve Müslümanız, kendi kültürümüze uygun haraket etmeliyiz. Ya kendimiz gibi oluruz, ya da onlar gibi…


KENDİMİZ GİBİ YAŞAMALIYIZ 

 Ancak Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle geçirilen zamanlar, kazanca dönüşür ve sahibini hüsrandan kurtarır. Allah’a iman ve Resûlullah’ın sünnetine uymakla geçen hayatlar bereketlenir. İyilikle, ihsanla, erdemle ve güzel ahlakla süslenen ömürler, mamur olur.

 Rabbimizin rızasına uygun, huzurlu ve adil bir dünyayı imar etmek üzere gönderildiğimiz hayatımızın

bir yılını daha geride bırakıyoruz. Takvimlerin değiştiği bugünler, geçmişin muhasebesini yapmak adına hepimiz için önemli bir imkândır. Hatalarımızı gözden geçirmek, günahlarımıza tevbe etmek, yeni ve doğru kararlar almak, hayatımızda tertemiz sayfalar açmak için bulunmaz bir fırsattır. Yoksa yeni yıl, dini ve ahlaki değerlerimizi unutarak, milli ve manevi hassasiyetlerimizle bağdaşmayan davranışlar sergileyerek karşılayacağımız bir zaman dilimi değildir…”

Değerli  dostlar, madem ki zerre kadar iyilik ve bir o kadar kötülük yaparsak bunun hesabını verme durumundayız; o halde inandığımız değerlere uygun davranışlar içinde bulunmalıyız derim. 

Bu nedenle geçmişin muhasebesini yapıp, hangi günahlara kapılıyorsak Cenabı Allah’a yalvarıp gerçek bir tövbe yapmalıyız. Bize verilen ömrü hayırlı işlerde kullanmak için de azmetmeliyiz…

Peki kalın sağlıcakla.