Bir memleketin bekası ve ilerlemesi o ülkenin birlik ve beraberliğine bağlıdır. Bunun bilincinde olduğumuzdan olsa gerek ülkede herkes birlik ve beraberlikten bahsediyor. Herkes bunda hem fikir ama istemekle olmuyor. Ayrıca başka bir sorun da birlik ve beraberlikten herkesin farklı şeyler anlaması. Bu nedenle bu birlik sağlanamıyor. Çünkü insanımız birlik ve beraberliği herkesin kendisi gibi olması veya yaptığı işleri diğerlerinin de desteklemesi olarak anlıyor. Herkes, diğerleri benim gibi düşünürse ve benim yaptığımı onaylarsa birlik olur anlayışında. Ama kimse biraz ben, biraz onlar değişsin istemiyor. Herkes fedakârlığı diğerinden bekliyor. Bu nedenle karşıya yapılan olumsuzlukları görmüyor ve haksızlıklara ses çıkarmıyor. Ama kendisine gelince bas bas bağırıyor. Anlayacağınız herkes hukuku ve adaleti de kendisine istiyor. Başkalarının mutsuzluğu diğerini ilgilendirmiyor ve insanlar sadece kendi mutluluğuna bakıyor. Kimse başkasının mutsuz olmasından ve huzursuzluğundan rahatsız olmuyor. Yeter ki kendisinin huzuru bozulmasın. Ama bir gerçek var. O da birinin huzursuzluğu üzerine başka biri mutluluk kuramaz.  Kendin için istemediğini başkası için istemezsen sen de huzur bulamazsın. Çünkü aynı gemide yaşıyoruz ve gemidekilerin mutluluğu birbirine bağlı. Komşunun kamarası delik ise siz sevinmeyin, o delikten çıkan sular mutlaka sizin kamaraya da gelecektir. Suyun size şimdilik gelmemiş olması daha sonra gelmeyeceği anlamına gelmez. Er ya da geç sizi de bulacak ve gemiyi batıracaktır. Bu nedenledir ki herkes kendisine sormalı ve ne yapması gerektiğini bilmelidir. Ama bizde Hükümet taraftarları muhalefetin şartsız koşulsuz her hâlükârda hükümeti desteklemesini istiyor. Muhalefettekiler ise hükümetin her yaptığını muhalefete sormasını ve muhalefetin itiraz ettiği hiçbir şeyi yapmamasını istiyor. Peki, böyle iken birlik ve beraberlik nasıl olacak. Herkes karşının kendisine itaat etmesini istiyorsa bu birlik ve beraberlik değil boyun eğmedir.  Boyun eğmek kimseye mutluluk getirmez. İsyan etmenin getirmediği gibi. Bir ve beraber olmak için ortak yolu bulmak zorundayız. Orta yol olmadan huzur bulunmaz. Her kesim kendisinden fedakârlık edecek ve orta yolu bulacak. Yoksa hep bana, hep bana anlayışı hepimizi kötü sonuca götürecektir. Zaten çevremiz ateş topu ve bu ateş topu bizi de etkiliyor. Yeterince sorunumuz var. Dış sorunları çözmek için önce kendi sorunlarımızı çözmeliyiz. Ülke içerisinde birlik ve beraberlik oluşturamadan dış dünya da hiç oluşturamayız. Atatürk’ün dediği gibi ilk önce Yurtta Sulh, Sonra da Dünya da Sulh… Artık şunu anlamalıyız; Herkesin birlik ve beraberlik istiyor olması birlik ve beraberliğin geleceği anlamına gelmiyor. İstemekle olmuyor. Eğer istemekle olsa idi barış ilk önce Orta Doğu’ya gelirdi. Zira en çok barışı Orta Doğu’da yaşayanlar istiyor. Ancak en fazla savaş ve ölüm Orta Doğuda. Orta Doğuda her yerde savaş var ve binlerce insan her gün öldürülüyor. Ülkemizin ve mutluluğumuzun anahtarı bir ve beraber olmaktır. Kim ki karşının kendisi gibi olmasını veya kendisine benzemesini istiyorsa, bilin ki o ülkesinde huzur istemiyordur. Kim ki, herkes kendi kültürünü yaşasın ve özünü kaybetmesin ve herkes birbirine saygı duysun istiyor ve onların mutluluğuna önem veriyorsa, o da ülkesi ve birliğini çok seviyor demektir. Önemli olan sözde değil fiiliyatta bir ve beraber olmaktır.