Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk 1 Kasım 1928 yılında harf devrimini yapar. Osmanlıca’ dan, Arap elifbasından Türk alfabesine geçiş… Osmanlıca diyorum birçok insanın Osmanlıca denilmesine karşı çıkacağını çünkü Osmanlının bir dilinin olmadığını Arapça ve farsça karışımı dili konuştuğunu söyleyeceklerdir. Öyledir. Biraz tarihe bakalım mı? Tarih içerisinde değişik yazı şekilleri kullanmış olan Türkler, Müslüman olduktan sonra da, uzun bir süre Arap harflerini kabul etmişler ve kullanmışlardır. Arap harfleri sessiz harflerden oluştuğundan Türkçe’de ise sekiz ya da dokuz sesli harf bulunduğundan Türkçe’yi bu harfler ile okuyup yazmanın kolay olmadığı ve yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. Son dönem Osmanlı Aydınları Türkler için Arap harfleri ile okuma-yazmanın ne kadar zor olduğunu bu durumun aleyhimize olduğunu belirtmişler kolaylaştırılmasını istemişlerdir. Türkçe en kolay okunup -yazılması Latin harfleri ile oluşturulan yeni Türk harfleri ile olmuştur. Türkler, tarih içerisinde değişik yazı çeşitleri kullanmışlardır. Göktürkler (552-745) Orhon yazıtlarında olduğu gibi Göktürk 1 yazısını kullanmışlardır. Bunlardan sonra gelen Uygur Türkleri (745-970) ise bu yazıyı bırakmışlar ve İran asıllı Soğdak yazısından yararlanarak Uygur yazısını geliştirmişlerdir. Ayrıca bu yazı ile birlikte Soğdak, Brahmi, Mani, Nasturi, Tibet, Çin ve Moğol yazılarını da kullanmışlardır. Uygurlardan sonra gelen Karahanlılar (932-1212) ise 960 yılında İslâm’ı kabul ettikten sonra, Uygur yazısını bırakıp Arap yazısını almışlardır. Latin alfabesi kullanan Kumanlar dışında İslâm’a giren öteki Türkler genelde Arap harflerini kabul etmişlerdir. Orta Asya devletlerinin yanında Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletlerini, Anadolu’da kurulan Beylikleri; Mısır- Suriye, Altınordu devletlerini ve son olarakta Osmanlı Devletini sayabiliriz. Tanzimatın ilanından sonra, Alfabe konusunda ilk çalışmayı Antepli Mehmet Münif efendi yapmıştır. Okuyup- yazmayı kolaylaştırmanın gerekliliği üzerinde durmuş ve Osmanlıca’yı başka Ulusların yazılarıyla karşılaştırmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda Osmanlıca’nın yetersizliğini belirtmiştir. II Abdülhamit bile Osmanlı harfleriyle yazı yazmanın okumanın zorluğunu dile getirmiş ve bu işi kolaylaştırmak için Latin alfabesini almanın yerinde olacağını belirtmiştir. Latin Alfabesine geçiş ve sonra ki yıllarda dil nasıl gelişti? Harf Devrimi yapılırken Atatürk, Pembe Köşkte üst üste toplantılar yapar. Harf devrimi için… Latin Alfabesine geçilir. Burada şu soruyu sormak isterdim… Bir milletin yönetim şeklini değiştirebilirsin? Pekala bunu anlayabilirim… Giyim-kuşamını- dilini değiştirmekte neyin nesi oluyor? O milletten ne gibi bir ulus- birlik- beraberlik ve dirlik çıkartabilirsin ki? Dili giyim kuşamı örf ve ananeleri kültürü değiştirilmiş bir millet zaman içinde yozlaşmaz mı? Harf devrimini yapan yazar- çizer politikacı ve dil bilimciler bunu bilmiyorlar mıydı? Anayasanı İsviçre ve Fransız kanunlarından al, harf devrimini İngiliz dil kökeni Latinceye geç… Sonra ne olacak? Yamalı bohça gibi bir model millete sun… Gelelim bu güne… Aradan 90 yıl geçmiş… Birbirinin ne demek istediğini anlayamayan durmadan yanlış anlayan ve bir türlü anlaşamayan bir toplum…  Birinin ak dediğine diğeri kara diyor…  Ayrıca Türkçe o kadar elastik bir dil ki bir kelime birçok anlamda olabiliyor. Bir kök kelimeden türetilmiş onlarca eş anlamlı kelime var. Yazar-çizerler bu kelime cambazlığını iyi yapıyorlar. Eğitimli oldukları için. Türk milletine gelince kendini doğru düzgün ifade edemeyen bir topluluk…  İngilizce dili hakkında da konuşalım mı? İngilizce grameri çok sağlam bir dil... İngilizce dili ilk oluşturulurken dil bilimciler çok düşünmüşler. Toplumla eğitimli insan dilinin bir yerde ayrışması için. Yüzde elli gramer ağırlıklı bir dil oluşturmuşlar. İngilizce dilinde cümleleri uzun uzun anlatmazsınız. Kalıplar vardır. Bir cümle ile söyler geçersiniz. Türkçe dilinde ki gibi on şekli ile değil. Arapça dili de çok sağlam bir dil yapısı vardır. Onda da kalıplar çoktur. Türkçeye bakarsanız kalıp çok azdır. Uydurulmuş bolca türetilmiş elastiki kelimeler vardır. Cümle içinde kullandığınız zaman şayet kötü niyetli iseniz sokak jargonuna bile kayar. Öyle düşünebilirsiniz. Grameri zayıftır. Birçok eğitimci Türkçenin güzel bir dil olduğunu farklı farklı anlatım şekilleri ve kendini ifade etmenin yolu olduğunu söyler. Evet, bu doğrudur. Türkçe güzel bir dildir. Ne var ki Türk Dil Kurumu Harf Devriminden sonra yeterince çalışmamış ve dili geliştirememiştir. Ayrıca bir milletin dili örfü ananelerini değiştirirseniz ortaya böyle arada kalmış bir toplum çıkar. Ne Avrupalı olabilmiş nede Asyalı olabilmiş. Şu soruyu sormadan geçemeyeceğim. Acaba Avrupa’ lı Devrim yaptığında dilini örfünü ananesini değiştirmiş mi? Değiştirmemiş… Bu güne gelirsek olan olmuş zaten geriye dönüş olmaz. Osmanlıca geçmiş zamanda kaldı. Mademki Latin Alfabesine geçildi. O zaman Türkçe dilini hak ettiği konuma getirmek. Selfie kelimenin karşılığına özçekim diye bir kelime bulmuşlardı. Bu kadar absürt bir kelime olamaz. Bulacaksanız aklı başında doğru düzgün bir kelime bulunda bir işe yarasın... Yoksa da selfie olarak kalsın daha iyi… Bir diğer konu, diller arasında geçişler her zaman vardır. Türkçede beş yüze yakın İngilizce kelime vardır. İngilizce de Türkçe kelimeler vardır. Yeni kelime yaratamıyorsanız yaratıcılığınız zayıfsa tam karşılığını bulamıyorsanız o işi ne diye yapıyorsunuz ki? Bu arada yaratıcı kelimesini kullanmaktan da hiç hoşlanmıyorum. ‘’ Yaratmak Allah’a mahsustur.’’ Biz insanoğlu kimiz ki yaratıcı diye sürekli söyleniyor. Yaratıcı zeka yaratıcı beyin yaratıcı dil falan filan… Bence dil bilimciler bir zahmet çalışmaya başlamalıdırlar. Anladım! Hepsini anlıyorum da… Avrupa veya Batı taklit edilirde bu kadar da edilmez ki… Sen nesin! Avrupa’lı mı? Türk mü? Olay modernleşmeyse Türk kimliğini koruyarak modernleşebilirsiniz… Ne dersiniz! Gününüz sağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız.