Değerli Dostlarım; son günlerde dolardaki hareketlilik bir emekli olarak şahsımı direkt olarakilgilendirdiği için bu konuyla alakalı bir şeyler yazmak istedim.
Hükümetin açıkladığı ekonomik veriler dünya ölçeğinde hiç’tefena sayılmaz. Büyüme desen öyle, ihracat rakamları desen sürekli bir artış sözkonusu. Peki bu doların derdi ne? Sadece Türkiye’yi hizaya getirmek, haddinibildirmek için uluslar arası güçlerin kullandığı bir enstrüman mı?
Tüm bunlarla zihnimde bir o yana bir bu yana antrenmanyaparken, gözüm her gün önünden geçtiğim Yeni adliyenin yanında inşaatı devameden 12 Şubat Belediye binası inşaatına takıldı. 35 yıllık kamu hizmetinin sonbir yılını belediye çalışanı olarak geçirmiş biri olarak bugüne kadarbelediyelerle ilgili herhangi bir konuda yazı yazamamayı uygun bulmuştum.Kahramanmaraş Barosunun olduğu yerden inşaata bakarken gözüm daha gerilere Ahirdağının eteklerinde çamların hemen bitişiğinde yapılan yüksek katlı binalaratakıldı. İki katlı villaların yanında ormanla bitişik olarak böyle yüksek katlıbinalara nasıl izin verildiğini anlamakta zorluk çektim. Cumhurbaşkanımızın dört-beş katlı binalardandaha yüksek binalara karşı olduğunu, bukonuda belediyeleri defalarca ikaz ettiğini ifade eden sözleri kulaklarımdaçınladı. Gözlerim tekrar 12 Şubat Belediyesinin yeni binasına takıldığındayıllar önce o zamanki Valimiz İlhan Atış’ın Kamu kurum yöneticilerine şu ankiMilli Eğitim Müdürlüğü binasını örnek göstererek,
-Nedir bu büyük bina merakınız, daha düne kadar Valiliğinbir katına sığıyordunuz diye sitemkâr bir şekilde azarladığına şahit olmuştum.Cumhurbaşkanlığı külliyesinin küçük bir modeli olan yeni 12 Şubat Belediyebinasının hangi gerekçeyle böylesine büyük ölçekli olarak yapıldığını anlamaktazorlandığımı ifade etmek istiyorum.
Gelelim Karamanlı ve Çukurova Anadolu Lisesi kavşaklarınayapılan battı çıktılı yapılara. Bir çok kişi benim bu yapılara karşı olmamıanlayamadıklarını söylüyor, saygı duyuyorum. Ancak bana göre bu iki yapı zaruribir ihtiyaçtan ziyade başka şehirlerde var bizde yapalım mantığının birerürünü. Ben merak ediyorum, ne kadar bir maliyetle yapılmıştır. Bu güzergâhı90’lı yıllardan itibaren çoğu zaman kendi aracımla her gün işim gereğikullandım. Bu iki nokta da yaniKaramanlı ve Çukurova Anadolu Lisesi kavşaklarında bu yapılar olmadan bir sıkıntı yaşamadım. Trafik yoğunluğueskiden de şimdi de hala aynı noktada yani Ulu Cami- Büyükşehir Belediyesiarasında sürmekte.
Şimdi diyebilirsiniz ki dolarla başladın belediyelerinçalışmalarına takıldın ne alaka. Özellikle 1980’lerde sonra gelen hükümetlerAmerikan esintisi olan Liberal ekonomik sistem gereği devletin küçülmesindenbahseder, bu amaçla bir çok kamu kurumunu özelleştirdiler, hala daözelleştirmeler devam ediyor. Bir yandan bu anlayış sürerken, üretmeyen, sadecetüketen kurumlar olarak belediyeler devasa KİT’ler olarak ortaya çıkmaktalar.
Bir zamanlar çalışanlarının maaşlarını zamanındaödeyemediğinden belediyeler çok tercih edilen yerler değildi. Şimdi işlerdeğişti. Nasıl mı? Valilikle kıyaslayalım. Valilikte 7-8 civarında valiyardımcısı 10 civarında il ve şube müdürü makamları mevcut. Şube ve il müdürlerininmakam aracı yoktur. İşlerine ya toplu taşıma ile ya da özel araçları ile gelirgiderler. Vali yardımcıları ise görevle sınırlı makam araçları vardır.Sabahleyin evinden alınır, akşam evine bırakılır, araç valilik otoparkındadurur, mesai dışında valiliğe gelmesi gerekirse nöbetçi şöför tarafındangetirilip götürülür. Belediyelerde ise kiralanan araçlar şube müdürlerindenbaşlamak üzere makam sahiplerine tahsisli olup, günün her saatinde gece vegündüz kullanımına amade’dir. Kullanım hakkı görevle sınırlı değildir.Belediye’ye ait akaryakıt istasyonundan depo fullenir. Tatile de gitsen, pikniğede gitsen fark etmez. Kimsede sormaz. Devlete kambur diye nitelen bir KİT’tenörnek verelim. Memuriyete başladığım kurum olan PTT’nin merkez ve dokuz ilçede yaklaşık500 civarında personeli vardır. Bir tane Başmüdür çekip çevirir bu kadarinsanı. Makam aracı olarak bir kiralık otomobil görev gereği evden işyerine yada ilçeleri denetlemeye giderken kullanılmak üzere tahsislidir. Mesai dışındaya da resmi tatil günlerinde kendi aracını kullanır.
Neyse bu kadar yeter, anlayan anlamıştır meramımı.
Gelelim bu anlattıklarımın paramızın değer kaybetmesiyle nealakası var?
Tüketerek mutlu olan bir toplum haline geldik ne yazık ki,hele kaynak devlete ait’se daha bir fütursuzca tüketiyoruz. 2017 yılı toplamihracatımız 157 milyar dolar, ithalatımız ise 233 milyar dolar. Sattığımızdan76 milyar dolar daha fazla almışız. Bu farkın en önemli nedeni ise petrol,doğalgaz ve elektrik ithalatı sebebiyle oluşmakta.
Hz. Ömer (R.A) devletin işleri bittiğinde devlete ait mumusöndürür, şahsına ait mumu yakarmış.
Neyse bu hafta burada noktalayalım, haftaya biraz daha detaylandırmaküzere şimdiden hayırlı Ramazanlar.