Hz. Ali, miladi 600 senesinde Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebû Talib, annesi de Fatıma bint Esed’dir. Mekke’de baş gösteren kıtlık üzerine Resul-i Ekrem, amcası Ebû Talib’in yükünü hafifletmek için Hz. Ali’yi himayesine aldı. Peygamberimize peygamberlik vazifesi verildiğinde Hz. Ali ilk iman edenler safında yer aldı. O zamanlar on yaşlarındaydı.
Medine’ye hicretten sonra Muhacirler ile Ensar arasında kurulan kardeşlik antlaşmasında Peygamberimiz Hz. Ali’ye hitaben “Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin.” diyerek onu kendisine kardeş olarak seçti. Daha sonra da kızı Hz. Fatıma ile evlendirdi. Bu evlilikten Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dünyaya geldi.
Kahramanlığıyla meşhur olan Hz. Ali, Bedir -Uhud – Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün savaşlara katıldı. Bazı savaşlarda Resul-i Ekrem’in sancaktarlığını yaptı ve çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Bundan dolayıdır ki kendisine “Esedullah” yani Allah’ın Aslanı unvanı verildi.
Hz. Peygamber’in vahiy kâtipliğini de yapan Hz. Ali, ondan manevî ilimler de aldı. Efendimiz bir hadis-i şerifinde: “Ben kimin dostu isem Ali de onun dostudur.” bir başka hadis-i şerifte de “Ben ilmin kapısıyım, Hz. Ali de bu kapının anahtarıdır.” Buyurarak Hz. Ali’ye olan sevgisini ifade etmiştir.
Üçüncü halife Hz. Osman’ın şehit olması üzerine Hz. Ali, kendisine yapılan halifelik teklifini Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’e yönelttiyse de yapılan ısrar üzerine halifeliği kabul etti; lakin Şam valisi ve Hz. Osman’ın yeğeni olan Muaviye, Hz. Ali’nin hilafetini tanımadı. Bunun sonucunda Sıffın Savaşı meydana geldi ve ne yazık ki bu savaşta 70 bin Müslüman şehit oldu.
Hz. Ali, halifelik davasından vazgeçmeyen Muaviye’yi tamamen etkisiz hale getirmek ve Müslümanları tek bir bayrak etrafında toplamak gayesiyle bir hazırlık içerisindeyken intikam arzusuyla yanıp tutuşan Haricilerden Abdurrahman bin Mülcem tarafından 661 yılında Kufe’de zehirli bir hançerle şehit edildi.