Başbakan Yardımcısı Veysi , dünyadaki süren savaşları durdurmanın reçetesini verdi:
“Dünyanın ihtiyaç duyduğu barışın, huzurun, selametin adresi ve laboratuvarı Göksun’dur.” , hafta sonu AK Parti İlçe Danışma Kurulu toplantısına katılmak üzere geldiği Göksun’da, anayasa değişikliği referandumu ve Cumhurbaşkanlığı sistemi başta olmak üzere gündemdeki birçok konuda önemli açıklamalar yaptı. Açıklamalarının en önemli ve dikkat çeken bölümü Göksun’la ilgili söylediği sözlerdi. Zira bugün içinde bulunduğumuz coğrafya başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde ırk, kabile, etnik köken, mezhep ve çeşitli siyasi güç çatışmaları yaşanmakta ve her gün binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Özellikle ülkemiz olmak üzere dünya genelinde en çok ihtiyaç duyduğumuz üç unsuru sıralamak istesek hiç kuşkusuz ilk aklımıza gelenler,
‘barış’, ‘huzur’ ve
‘hoşgörü’ olur. Başbakan Yardımcısı olarak, insan hakları ile ilgili konularda koordinasyon görevleri bulunan, TİKA ve AFAD gibi önemli kurumların başında olan ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok yurtdışı ziyaretinde yanı başında yer alan Veysi ’ın konuşmasının önemli bir bölümünü bölgemizde yaşanan ırk, etnik köken, mezhep ve çeşitli siyasi güçler üzerinden yürütülen savaşlara ayırması son derece önemlidir. Hele hele dünyanın büyük bir bölümünde yaşanan bu savaşın sona ermesi için Göksun’u örnek göstermesi daha da önemlidir. Bu düşüncesi salonda bulunan farklı etnik guruplara mensup vatandaşları mutlu ettiği kadar, aynı fikirleri uzun süredir savunan Göksun sevdalısı bir gazeteci olarak beni de ziyadesiyle mutlu etti. Zira daha önceleri Göksun ile ilgili yazdığım birçok yazı, haber ve tanıtım metinlerinde, Göksun’u şu satırlar ile özetlemeye çalışmıştım;
Toplumsal bütünlüğün sağlandığı ve adeta Türkiye’nin nüvesi konumundaki bir yerleşim yeri olan Göksun, Türk, Çerkez, Çeçen, Avar ve Kürt kökenli vatandaşların birlikte kardeşçe yaşam sürdükleri bir ilçedir. Sayın Veysi ’ın o konuşmasını, noktası, virgülüne kadar aynen aktarıyorum: “Göksun, bütün dünyanın örnek alması gereken bir yerleşim yerimiz, bir tarihi kentimizdir. Tabi çok iddialı bir laf. Bütün dünya barışı, huzuru, birlikte yaşamayı, birbirine hoşgörüyle bakmayı öğrenmek istiyorsa Göksun’a gelmelidir. Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i, Çeçen’i, Dağıstanlısı, Alevi’si, Sünni’si hepimiz bir arada Göksun’da birbirimizin diline, kültürüne, folklorüne saygı duyarak yaşıyoruz. O sebeple diyorum ki, farklı kimlikleri bir arada yaşatan, bir arada tutan Göksun, sadece çocuklarının iyi eğitimine ve evine helal lokma götürmekle meşgul olur. O yüzden tekrar ediyorum dünyanın ihtiyaç duyduğu barış ve huzurun laboratuvarı Göksun’dur. Eğer biz başkasının diline, dinine, kökenine bakmazsak, onları Allah’ın yarattığı bir kul olarak, eşrefi mahlûkat olarak görürsek ve herkes birbirinin hayatına, anlayışına saygı gösterirse böyle bir barış beldesi olur. İşte Suriye’de, Irak’ta mezhepleri birbirine çatıştırarak koca koca devletleri böldüler. Düşünün ki, aynı dine mensup olduğumuz, aynı dine, aynı Allah’a, aynı Peygambere inandığımız iki önemli mezhep yani Şiiler ve Sünniler maalesef Yemen’de birbirlerini boğmaya çalışıyorlar. Somali’de, Sudan’da, Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de insanların inancını, ırklarını, etnik kökenlerini eğer siz ön plana alırsanız bu savaşı durdurmanız mümkün değil. Savaşı çıkartmak kolay, ama durdurmak mümkün değil. O yüzden diyorum ki, gerçekten samimiyetle söylüyorum. Dünyanın ihtiyaç duyduğu barışın, huzurun, selametin adresi ve laboratuvarı Göksun’dur. Allah Göksun’un bu ahengini inşallah kıyamete kadar baki kılar.”
Kahramanmaraş’ın 2. büyük ilçesi olan Göksun’un bu övgülere mazhar olması siyasi bir söylem değil, tarihi bir gerçekliktir. Osmanlı Devleti’nde Ermeni olaylarının sıklıkla vuku bulduğu bölgelerden biri Zeytun kazası idi. 6 Nisan 1899 tarihinde Muhacirin Komisyonu tarafından gönderilen yazıda,
Zeytun Ermenilerinin Müslüman ahaliye yaptıkları zulmü önlemek için Göksun Nahiyesi’nin 3.sınıf kaza yapılması, Göksun’un belirli yerlerine muhacirin iskânı ve buna ait ayrıntılar ifade edilmiştir. Bu süreç içerisinde Göksun halkı nahiyelerinin kaza olması için uğraş göstermiş, asayişin temini adına kendi nahiyelerinin kaza merkezi olması için 24 Ocak 1906 tarihinde Halep Valiliği’ne müracaat etmişlerdir. Şûrâ-yı Devlet, 26 Ekim 1907 tarihinde yaptığı toplantıda; Göksun’un, Haçin (Saimbeyli) ve Zeytun kazaları arasında önemli bir mevkide bulunduğu, halkının çeşitli kavimlerden meydana geldiği, kaza olmasına askerî yönden bir mahzur olmadığı dile getirilmiştir. 16. yüzyılın başlarından
21 Kasım 1907 tarihinde kadar nahiye olarak yapılandırılan Göksun, bu özelliğinden dolayı 1907 yılında II. Abdülhamid’in iradesiyle kaza statüsüne yükseltilmiştir. Türk, Çerkez, Çeçen, Avar ve Kürt kökenli vatandaşların birlikte kardeşçe yaşadığı Göksun, Ermeni olaylarının bastırılmasında önemli görevler üstlenmiş, Çanakkale Savaşında birlikte can vermiş ve Maraş’ın Kurtuluşunda başta Arslan Bey (Çerkez) olmak üzere Yörük Selim idaresindeki süvari ve piyadeleri ile önemli rol oynamıştır. Diğer yandan ne Maraş olaylarında, ne sağ-sol olaylarında, ne terör olaylarında ne de diğer toplumsal olaylarda Göksun’da en küçük bir olay vuku bulmuş değildir. Başbakan Yardımcısı Veysi ’ın, dünyadaki süren savaşları durdurmanın reçetesini olarak gösterdiği
Göksun, 15 Temmuz gecesinde ve sonraki günlerde de birlik ve beraberliğini göstermiş, tüm etnik unsurları ile birlikte vatanı ve bayrağı için devletinin yanında yer almıştır. Nurettin DAL