Değerli okurlarım, malumunuz günümüzde gündemde olan ekonomi yani iktisat mevzusu hiç de basite alınacak gibi değildir. Eskiler ne derler bilirsiniz, şeytan ayrıntıda gizli… Hal böyleyken ben de acizane bir edebiyatçı ve aynı zamanda bir iktisatçı olarak bu konu hakkında bir yazı yazmak istedim. Sözü fazla uzatmak istemiyorum, kestirmeden gideceğim. Bundan dolayıdır ki biraz size garip gelebilir düşüncelerim; lakin işi kökünden halledeceğiz. Tabii bu neşter kısmına geçmeden önce şunu söylemeden geçemeyeceğim. Ülkemiz adına yapılan çeşitli entrikalardan son olarak “dolar” ile ilgili halkımızın sağduyusu takdire şayandır. Burada herhangi bir abes görmüyorum; ancak eksik gördüğüm ve yeterli bulmadığım bir mesele var ortada… Bizler nasıl vatanımıza, milletimize, halkımıza ve mukaddesatımıza karşı hainlik ve saldırıda bulunanlara karşı dimdik ayakta ve meydanlarda durduysak ve nihayetinde bir gövde gösterisi sunduysak iç ve dış dediğimiz şer odaklara karşı. Şimdi de sunmamız ve yapmamız gereken zihinsel hareket, pratik zeka velhasılı anlayacağınız akıl almaz stratejiler sunmamızdır. Bu zalimler nasıl ki Osmanlı döneminde ecdadımızın bileğini bükemedilerse ve bizleri yıkıp yok etme adına çeşitli hileler sundularsa ki yine bunların başında “ekonomi” dediğimiz “para” gelmektedir ki bu da tarihin tekerrür ettiğini gösterir ne yazık ki… Çözüm nedir? Gayet basit önce plan, proje akabinde ve detayında ivedi bir şekilde uygulama safhası. Yani icraat. Peki hangi kulvarlarda sadece parada mı? Elbette ki hayır! Kılık kıyafet, yiyecek içecek, kitap kırtasiye, kozmetik, otomotiv aklımıza ne gelirse, ben bir söyleyeyim sizler bin anlayınız… gibi çeşitli alanlarda protesto, iptal, almama, özenmeme, benimsememe,vazgeçme… Kısaca detay verecek olursak binmeyelim Mercedeslere, Passatlara (Almanya) Renaultlara, Peugeotlara, Cıtreönlere (Fransız) Fordlara, Chevroletlere (Amerika) gibi nice marka arabalar… Madem Avrupa bizi istemiyor; biz de onlara ait ne varsa almayalım, bırakalım. Ülke olarak, birey olarak. Mecbur muyuz arkadaş? Necip milletin necip şairinin dediği gibi bizim olsun tenekeden araba olsun. Burası çok önemli çünkü lafla peynir gemisi yürümez! Aksiyon lazım, hareket lazım… Sorarsanız,biz zaten bunların hepsini biliyoruz. Biliyoruz da efendim niye harekete geçmiyoruz? Çok uzak değil. Bundan 40-50 yıl evvel biz zaten araba yapmıştık o dönemin şartlarında ve teknolojisinde. Şimdi neden olmasın? Yapalım ve Asyalı, Afrikalı gibi kardeşlerimizle ticarete başlayıp devam edelim gidelim diğer ülkelere… Diyeceksiniz ki bu kadar basit mi? Evet, basit. Demokrasi nöbetimiz ortada en bariz özeti ve örneği. Yeter ki biz isteyelim, yeter ki tek yürek, tek beden ve tek ruh olalım. Aşamayacağımız ve başaramayacağımız hiçbir şey yoktur; çünkü biz üç kıtaya hükmetmiş ve yedi düvele karşı mücadele etmiş bir ecdadın torunları ve nesilleriyiz. Ciğeri beş para etmez, aldıkları nefes zarar olan hayvandan aşağı bir grubun dünyayı ancak rüyalarında görürler hatta göremezler bile kaldı ki biz Müslüman ülkeyi hele hele Türkleri (ayrımcılık anlaşılmasın) ele geçirip yöneteceklerini mi sanırlar. Bilmezler mi bu melunlar! Bizler hür doğmuşuz, hür yaşarız. Bilmezler mi bu alçaklar bizim sırtımız yere asla gelmemiştir, gelmeyecektir ve gelmez de; çünkü biz, hiçbir milletin toprağında, malında, canında ve namusunda gözümüz yoktur. Bizler asil, onurlu ve şerefli bir millet olarak bu kainatın en güzel şekilde hayatını idame ettirme çabasında ve gayretindeyiz. Gayemiz bir nifak sokmak değil, ayrımcılık yapmak değil; bilakis hep beraber güzel bir hayat yaşamaktır. Haydi ne duruyoruz! Hemen harekete geçelim fert olarak, aile olarak, hısım-akraba olarak, halk olarak, millet olarak, ülke olarak… Bilinçlenelim her yönden her şeyle; her şeyin bir şeyiyle, bir şeyin her şeyiyle. Olması gereken neyse hep beraber yapalım. Birbirimize sahip çıkalım, eksiğimizi ve sıkıntımızı beraber halledelim, birbirimize maddi ve manevi yardımcı olalım. Artık yeter, dur! diyelim bu zalimlere. Biz iyiler hiçbir şey yapmazsak; kötüler istediği gibi at koşturabilirler meydanlarda.