İslam medeniyetinde yerleşim yerleri cami merkezlidir. Her beldenin birçok camisi, mescidi olmasına rağmen, mutlaka her şehrin en kadim camii
“ cami-i kebir” ya da
“ulu camii” dir. Dulkadiroğulları vakfiyelerinden olan Kahramanmaraş Ulu Camii de Maraş’ın en kadim camilerinden, cami-i kebirdir. Cami-i kebirlerin yapılışından itibaren, kıble tarafında
“hazire” denilen özel mezarlık alanları yer alır. Buraya, o beldede vefat eden din âlimleri, ilim irfan sahibi kimseleri ve mühim devlet adamları gömülürler.
ULU CAMİİ DULKADİRLİ VAKFİYESİDİR Kahramanmaraş Ulu Camii, Dulkadiroğlu
Alaüddevle Bozkurt Bey'in Hicri 906, Miladi1500 tarihli vakfiyesinde; Cami-i Kebir ve Cami-i Atik adları ile kayıtlıdır. Tahrir defterlerinde ise; Süleyman Bey Camii olarak geçmektedir. Cami girişindeki tanıtım tabelasında: “Camii Dulkadir Beyliği Hükümdarı Süleyman Bey tarafından 1454 M. Yılında yaptırılmıştır. Daha sonra yapıyı Süleyman Bey’in oğlu Alaüddevle Bey 1501 M. Yılında yenilercesine tamir ettirmiştir.”, diye yazmaktadır. Ulu camii kıble tarafında şimdi metruk vaziyette bulunan ağaçlık park alan, camiinin mezarlık alanı haziresidir. Buraya birçok önemli şahsiyetlerin defnedilmiş olduğu bilinmektedir.
PİRİ MEHMET PAŞA VE 28 MEHMET ÇELEBİ’ NİN SON SÜRGÜN YERİ Kahramanmaraş tarihi üzerine önemli araştırmalar yapan, tarihçi yazar
Yalçın ÖZALP hoca, Gazete:mizde daha önce yayınlanan röportajında çok önemli bilgiler aktararak, şöyle demişti:
“Piri Mehmet Paşa, Yavuz Sultan Selim’in veziri. Son sürgün yeri Maraş. O zamanlar mezar naklinin imkânı yok. Zannederim ki onu da Ulu Camiinin bahçesine gömmeleri lazım. Yirmi sekiz Mehmet Çelebi, Fransa ahvali hakkında bilgi vermek için Fransa’ya gittiği, 1820 de Padişah Üçüncü Selime sunduğu “işleri dinimiz gibi, dinleri işimiz gibi” raporuyla meşhur. Onun da son sürgün yeri Maraş. Bunun da Ulu Camii mezarlığına gömülmesi lazım.”, diyor. “HÜZEYFETÜL MER’AŞİ” HAZRETLERİ Yalçın Özalp, “
Sadettin Huzeyfetül Mer’aşi” hazretlerinin mezarı da Ulu Camii haziresinde olması lazım.” diyor. Hüzeyfetül Mer’aşi hazretleri İslam tarihinde önemli bir yere sahip. “
Maraş Tarihi ve Coğrafyası” adlı eserinde Besim Atalay,
Hüzeyfetül Mer’aşi hazretleri ile ilgili olarak;
“Müşârün ileyh meşâyih-i izâmdandır. Kerâmetleri nakledilmiştir. Lakab-ı âlileri “Sedidüddindir.” Ehli tarîkat elbibesi demek olan fâkr ve tecrîd hırkasını, Hazreti İbrahim Edhem Kuddise sırruhu’den giyinmiştir. Fakîh, kâmil, âmil olup dînî ilimlere dâir faydalı eserleri vardır.”, diye yazmıştır. TARİHİ MEZAR TAŞLARI KIRILARAK KANALİZASYON DERE KAPLAMASINDA KULLANILMIŞ Ulu Camii kıble tarafındaki mezarlık alanı, 1940 yıllarında o günkü idareciler tarafından, mevcut tarihi mezar taşları kırdırılarak kanalizasyon derelerinin üzerlerinin taş kaplamasında tonoz malzeme olarak kullanılmıştır. Yalçın Özalp hoca röportajında, bu iddialar üzerine; şehir merkezinde dere üzerlerini örten taş kaplama tünellerin içerisine indiğini, kanalizasyon tüneli içerisinde bazı mezar taşlarının, yapı üzerinde kısmen izlerine rastladığını söylüyor.
“Maraş’a geldiğim yıllarda döne döne Ulu cami haziresinde mezar taşı aradım. Camiinin bahçesi tertemiz. O zaman Hilmi Vakkasoğlu ağabeyimle görüştüm. Bana, 1945 yılında Gaziantep’li Orhan isimli bir Vakıflar Müdür var idi. Şehir içindeki mezarlıkları kaldırdı. Bazı vakıf mallarını sattı dedi.” RUHUNA UYGUN PROJE ÜRETİLEMİYORS, GÜL BAHÇESİ YAPILSIN Şehrin diğer mezarlıklarında olduğu gibi Ulu Camii Mezarlığı da park yapılarak, uzun süre park olarak kullanıldı. Ancak vicdanlı yürekler, çok önemli şahsiyetlerin gömülü olduğu bu alana ayak basmayı hayâ etmişlerdi. Park dahi olsa oranın kutsiyetini idrak eden bazı büyüklerimiz, halen buradan geçerken Fatihalarını okurlar. Metruk park içerisinde, birkaç mezar taşı hala varlığını korumaktadır. Bu alanın ruhuna uygun olarak ilgili belediyelerimizce, ya da Vakıflarca projelendirilerek, kültürel tarihimize kazandırılması gerekir. Tarih araştırmacılarımız, o bölgeyi bilenler, geçmişi ile ilgili duyumu ve bilgisi olanlar, kanaat sahibi kimselerce oluşturulan komisyonca, burada metfun mühim kimseler tespit edilmelidir. Başta Hüzeyfetül Mar’aşi hazretleri diğer âlim ve ulema ve devlet adamları, tespit edilerek kayıt altına alınmaları kültürel mirasımız açısından çok önemlidir. Eğer bu tespitler yapıldığında Yalçın Özalp hocamızın ifadesiyle,
“Kahramanmaraş’ta turizm patlaması yaşanır”. İlgili kurumlarımız bu alanın ruhuna uygun projelendirilmesinde eğer bir beceri gösteremiyorlarsa en azından oradaki gömülü Maraşlı ulemaya hürmeten, burasının bir gül bahçesine dönüştürülmesi en uygun olanıdır. Böylece zevahir kurtarılmış olunur. Ancak gelecek nesle hitaben, oradaki bir taşa şu ibarelerde yazılmalı:
“Biz burada bir tarihi katlettik, yerine bir proje üretme cesareti gösteremediğimizden, bu kırmızı gülleri buraya dikmek zorunda kaldık!”