PROF. DR. YAKUP POYRAZ İLE EDEBİYAT EKSENİNDE SÖYLEŞİ
ŞİİR VE ŞEHRİN BULUŞTUĞU YER: KAHRAMANMARAŞ
RÖPORTAJ: ALİ AVGIN
SORU: Merhaba, KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi dekanı olarak Prof. Dr. Yakup Poyraz’ı bize anlatır mısınız? Okurlarımız sizi daha yakından tanımak isterler.
CEVAP: Merhaba Ali Bey, tüm okurlarımızı saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Siz soruyu 3. tekil şahıs olarak sorduğunuz için ben de aynı tarzda cevap vermek istiyorum: Yakup Poyraz, 1973 yılında bu topraklarda, Kahramanmaraş’ta doğdu. Merkez Dumlupınar İlkokulu’nu bitirdikten sonra ortaokul ve lise öğrenimini Çukurova Elektrik Anadolu Lisesi’nde tamamladı. 1992 yılında girdiği Ondokuz Mayıs Üniversitesi Samsun MYO Bilgisayar Programcılığı bölümünde ön lisansını bitirdikten sonra edebiyata olan ilgisinden dolayı 1995 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi, lisans eğitimini 1999 yılında tamamladı. Mezuniyetten sonra Malatya’da MEB’e bağlı bir okulda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğine başladı. Öğretmenlik görevini sürdürürken bir yandan da lisansüstü eğitimine devam etti. 2002’de yükseklisansını tamamladı ve doktora eğitimi için Samsun’a tekrar döndü. 2008 yılında doktorasını tamamladı. 2007-2011 yılları arasında Bakanlıklar Arası Ortak Kültür Komisyonu tarafından İngiltere’nin başkenti Londra’ya Türkçe öğretmeni olarak görevlendirildi. Bu görev boyunca, dört yıl, Londra’da kaldı. 2011 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü için açılan öğretim üyeliği sınavını kazanarak Eski Türk Edebiyatı alanında yardımcı doçent olarak atandı. 2016 yılında aynı alanda doçent unvanını aldı, 2018 yılında doğduğu şehre dönmeye karar vererek Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne geçiş yaptı ve 2022 yılında aynı alana profesör olarak atandı.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi bünyesinde edebiyatla ilgili uygulama ve araştırma merkezinin (EDEM) kurulma aşamasında görev aldı ve bir yıl bu merkezin kurucu müdürlüğünü yürüttü. Daha sonra uluslararası öğrencilerin Türkçe öğrendiği TÖMER’e müdür olarak atandı. Ayrıca bölüm başkanlığı, anabilim dalı başkanlığı, fakülte yönetim kurulu üyeliği gibi idari görevlerde bulundu. Temel çalışma alanı olan divan şiiri ve divan edebiyatı yanında mesleği gereği eğitim sorunlarıyla da ilgilendi, özellikle Yabancılara Türkçe Öğretimi alanında çalışmalar yaptı. Eğitimci sıfatıyla Londra tecrübesinden yararlanarak yazdığı ve eğitim alanına bir model olarak sunduğu “Eğitimde Yeni Bir Meslek Dalı Olarak Yardımcı Öğretmenlik” kitabı 2020 yılında yayımlandı.
İyi derecede İngilizce, temel seviyede Almanca, Farsça ve Arapça bilmektedir. Bilimsel çalışmaların yanında belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak akademik çalışmalara katılmaktadır. Şehirde düzenlenen çeşitli etkinliklerde üniversite dışından edebiyata ilgi gösteren hemşehrilerimizle alanıyla ilgili atölye çalışmaları yapmanın yanında şehrin edebî ve kültürel değerlerinin ortaya çıkarılması, korunması ve geleceğe aktarılması hususunda yapılan tüm çalışmalara akademik olarak gönüllülük esasıyla destek vermektedir. Evli ve dört çocuk babasıdır. Hâlen İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi dekanıdır.
KAHRAMANMARAŞ’IMIZDA AKADEMİK OLARAK HEM LİSANS HEM DE LİSANSÜSTÜ DÜZEYDE ZENGİN DERSLİK VE EĞİTİM İMKÂNLARININ OLMASI BİR İFTİHAR VESİLEMİZDİR
SORU: KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı olarak görev yaptığınız üniversitenizde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde edebiyat alanında hangi alt bölümler bulunmakta?
CEVAP: Öncelikle sosyal bilimlerin ağırlıklı olduğu Fakültemizde; Türk Dili ve Edebiyatı başta olmak üzere Tarih, Coğrafya, Arkeoloji, Felsefe, Psikoloji, Sanat Tarihi, Batı Dilleri ve Edebiyatları, Mütercim ve Tercümanlık bölümlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Tabii tüm bu bölümlerimizin altında alt anabilim dalları da mevcuttur. Sorunuza gelecek olursak Türk Dili ve Edebiyatı bölümümüzün alt anabilim dalları şunlardır: Eski Türk Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı, Eski Türk Dili, Yeni Türk Dili, Türk Halk Edebiyatı ve Halkbilimi. Edebiyatın başkenti olarak bilinen Kahramanmaraş’ımızda akademik olarak hem lisans hem de lisansüstü düzeyde zengin derslik ve eğitim imkânlarının olması bir iftihar vesilesidir. Hazreti Peygamber’in “Beşikten mezara ilim öğreniniz” hadis-i şerifi gereğince edebiyata sevdalı Kahramanmaraşlı vatandaşlarımıza bölümümüzde bu imkânlar sunulmaktadır ve bölümde çok değerli hocalarımız görev yapmaktadır. Tüm ilgilileri yaş ve statü meselesine takılmadan Üniversitemizdeki birimlere eğitim ve öğretim için davet ediyoruz.
SORU: KSÜ’nün Kahramanmaraş edebiyatına kazandırdığı katkılardan bahseder misiniz?
CEVAP: Bir önceki soruda da arz ettiğim vecihle ilgi alanı edebiyat olanlara lisans ve lisansüstü seviyede tüm eğitimler Üniversitemizde bölümümüz aracılığıyla verilmektedir. Eğitim alanı edebiyat olmayan ama edebiyata ilgi duyanlar için de tezsiz yüksek lisans imkânı yanında Sürekli Eğitim Merkezi (SEM) ve Edebiyat İnceleme Uygulama Araştırma Merkezi (EDEM) aracılığıyla çeşitli sertifika programlarına katılma imkânı sunulmaktadır. Bütün bunların yanında Üniversitemizde tüm halkımıza açık ve ücretsiz sık sık kültür ve edebiyat alanında çeşitli programlar düzenlenmektedir, gönül rahatlığıyla hemşehrilerimiz bu güzel etkinliklere katılabilirler.
AKADEMİ DÜNYASINDA YAZDIKLARIMIZ KADAR YETİŞTİRDİĞİMİZ LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİLER DE ÖNEMLİDİR
SORU: Sizin akademik uzmanlık alanınız Eski Türk Edebiyatı olduğunu biliyoruz. Divan edebiyatı üzerine çok sayıda çalışmanız var. Bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
CEVAP: İnsanın kendinden bahsetmesi bizim gelenekte çok muteber değildir belki; ama madem sordunuz kısaca özetleyelim: uluslararası nitelikte 3 bilimsel kitap, uluslararası bilimsel kitaplarda 18 kitap bölümü, uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış 25 makale, uluslararası bilimsel toplantılarda sunulmuş 11 bildiri ve bazı ulusal dergilerde yayımlanmış yazılarımız var. Bunun yanında çeşitli bilimsel dergilerde editör, editör yardımcılığı, yayın kurulu üyeliği ve hakemlik gibi bazı görevlerimiz oldu. Akademi dünyasında yazdıklarımız kadar yetiştirdiğimiz lisansüstü öğrenciler de önemlidir, her birisi uzun soluklu bir emekle yetişir. Bunu usta-çırak ilişkisi içerisinde yürütürüz. Bu bağlamda 28 lisansüstü öğrencimizle tezlerimizi yazdık ve öğrencilerimiz tezlerini başarıyla tamamladılar.
BEN, ŞİİR İLE ŞEHRİN ARASINDA SİHİRLİ BİR BAĞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRÜM
SORU: Sizce, Kahramanmaraş’ın Türk edebiyatındaki yerini, tarihsel süreç ve günümüz olarak değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ile karşılaşırız?
CEVAP: Şimdi Anadolu’da bazı şehirler, bazı havzalar ve yerler vardır ki buralarda edebî geleneğin güçlü olarak devam ettiğini ve önemli edebiyatçıların buralardan çıktığını görürüz. Bunlar tesadüf değildir. Bunlardan bir tanesi de Maraş’tır. Genel olarak burada edebiyata olan ilginin yoğunluğu ve çıkardığı edebiyatçı bakımından liste önümüze konulunca bu listenin uzunluğu göğsümüzü kabartır. Divan şiirinde Halil-i Maraşîlerden halk şiirinde Karacaoğlan’dan başlayarak; Necip Fazıl Kısakürek, Yedi Güzel Adam gibi güncel yazarlara, şairlere, edebiyatçılara kadar Maraş’ın öne çıkan bir tarafı vardır. Edebiyat biraz da bu coğrafyanın karakteri olmuştur. Bunun sebeplerini konuşmak isterim.
Kahramanmaraş denilince akla edebiyat geliyor, şiirin ya da edebiyatın başkenti olması da son dönemlerde haklı olarak çok konuşuluyor, tartışılıyor. Elbette bunun bir arka planı var, sadece bunu yeni edebiyatla Cumhuriyet Dönemi edebiyatıyla açıklamak çok da doğru değildir. Maraş’ta bu bir latifeyle söylenir. Her iki evin/kapının birisinden şair çıkar. Havasından mıdır suyundan mıdır nedir Kahramanmaraş’ta herkes edebiyatla ilgilenir, herkes şiir yazar, mani söyler, hikâye ve masal anlatır vs. Aslında bu latifenin bir arka planı ya da bir doğruluk payı da vardır. Şöyle ki: Kahramanmaraş, kadim bir kent yani tarih boyunca büyük medeniyetlere beşiklik etmiş bir kent. Bilinen tarihi itibarıyla M.Ö 7000-7500 yıllarına kadar dayanıyor. Bu da Maraş için yaklaşık 9.000 yıllık bir kent demek, belki daha da gerilere götürebiliriz bunu. Tarih boyunca Maraş niçin tercih edilmiştir, sorusunun cevabı havasında ve suyunda saklı aslında, buradan o latifenin de arka planını tespit etmiş oluyoruz. Çünkü öncelikle Maraş’ın havası mutedil bir hava, dört iklimin ya da dört iklim bölgesinin kesişim noktasında. Dolayısıyla tarih boyunca tercih edilen bir kent olmuş, zengin su kaynakları, bitki örtüsü ve çeşitliliği, canlı türleri ve çeşitliliği vb. hesaba katmak gerek. Şehrin hemen yanından geçen büyük bir nehir var: Ceyhan Nehri. Şehirde zengin su havzaları var: çaylar, dereler, soğuk ve sıcak su kaynakları… Dolayısıyla Kahramanmaraş tarih boyunca çok tercih edilen bir kent olmuştur. Tabii tercih edilmesinin bir başka nedeni de önemli ticaret yollarının geçiş noktasında olması. Belki bu özelliğini şimdi büyük yolların açılmasıyla kaybetmiş gibi gözükse de tarih boyunca bu özelliğinden dolayı çeşitli medeniyetlerin güç ve mücadele sahasına dönüşmüştür. Sahabeler döneminde, Hz. Ömer döneminde Maraş fetihlere mazhar olmuş İslamiyet’le tanışmış bir kenttir. Fakat zaman içerisinde tam da bu stratejik öneminden dolayı Bizanslılarla mücadelenin merkezinde kalmıştır. Stratejik konumundan dolayı, zaman zaman Bizanslılar, zaman zaman Müslümanlar şehri almışlardır ama şehir daima bir medeniyet şehri olarak kendini göstermiştir. Tabii medeniyet şehri olması ya da medeniyet merkezi olması onun edebiyat, şiir, sanat, kültür, mimari gibi diğer özelliklerini güçlendirmiştir.
Ben, şiir ile şehir arasında sihirli bir bağ olduğunu düşünürüm. Aslında bu bağın en mücessem olduğu kentlerden birisi, belki en önemlilerinden bir tanesi Maraş’tır. Şiirle şehir arasında sihirli bir bağ vardır. Çünkü şehir medeniyetin son tekâmül noktası, şiir de dilin tekâmül noktası olarak karşımıza çıkar. Evet dil iletişim aracıdır. Ama onun edebiyata evrilmesi en son noktada şiire evrilmesi ve şiirde kemalini bulması, şiirle şehri birleştiren bir varsayım gibi gözükmektedir. Dolayısıyla Maraş’ı şiir ve şehrin buluştuğu yer olarak görebiliriz.
DİVAN ŞİİRİ HEM GERÇEKLİĞİ HEM DE FELSEFESİ BAKIMINDAN HALKLA VE SOSYAL HAYATLA İÇ İÇEDİR
SORU: Divan edebiyatının, saray edebiyatı olduğunu söyleyenler var. Divan şiiri, halktan uzak mıdır? Bu konuda neler söylersiniz? Bir de Maraş’ın divan edebiyatındaki yeri hakkında ne dersiniz?
CEVAP: Öncelikle baştan söyleyelim bu söylem oryantalistlerin ürettiği bir önyargıdır. Divan şiiri hem gerçekliği hem de felsefesi bakımından halkla ve sosyal hayatla iç içedir ve konuları bakımından çoğunlukla gerçek sosyal hayattan beslenir. Ancak divan edebiyatındaki “hamilik veya himaye” meselesinden dolayı divan şiiri hep saraya bağlanmıştır. Doğal olarak da en büyük hamiler; padişahlar, sadrazamlar, vezirler, paşalar gibi hep saray ve çevresinden çıkmıştır. Eğer onlar da şiire ve sanata sahip çıkmasalar, şiir belki de bu kadar gelişmezdi. Ama divan şiirinin yaşam alanı, zannedilenin aksine sadece bunlarla veya sarayla sınırlı değildir. Merhum Halil İnalcık’ın bu himayeyi kaleme aldığı “Şair ve Patron” eserinde bahsedilen “şair-patronaj” ilişkisi eskiden beri olagelmiştir. Hatta bu himayenin asıl kaynağı Hz. Peygamber’e kadar götürülür. Hırka-i şerifin kaside yazan ve Hz. Peygamber’e sunan bir şaire giydirilmesi ve Hz. Peygamber’e nispetle yazılan bir şiire karşılık Hz. Peygamber tarafından hediye verilmesi, tüm şiirseverler tarafından âdeta dikkatle takip edilen bir sünnet olmuştur. Dolayısıyla bu himayeci tutum Osmanlılarda da devam etmiştir.
Maraşlı divan şairleri, Kahramanmaraş’taki yazılı kültürün en önemli umdeleri olarak karşımıza çıkarlar. Baktığımız zaman bu şairler az da olsa himaye görmüşlerdir. Maraş; Amasya, Trabzon, Bursa, Edirne gibi bir şehzadeler şehri değil. Şehzade gelip burada eğitim almamış ama buraya gelen veya burada mukim güçlü beyler olmuş; yani Dulkadiroğlu beyliğinden başlayarak Maraş’ın Osmanlı’ya geçişiyle birlikte her zaman için güçlü beyler, güçlü paşalar Osmanlı’yı temsilen burada olmuşlardır. Askeri sınıf olarak paşalar ve ilmiye sınıfı olarak müderrisler, her zaman burada olmuşlardır. Dolayısıyla şehirde hem ilim desteklenmiş hem de edebiyat ve şiir desteklenmiştir. Bu desteğin neticesinde bey konaklarında, paşa çardaklarında şiir sohbetleri yapılmıştır. Nasıl İstanbul’da sarayda şiir sohbetleri, helva sohbetleri yapılıyorsa Anadolu’da da önemli merkezlerde bunlara benzer şiir meclisleri kurulmuştur. Şimdi Maraş’tan çıkan divan edebiyatı şairlerini hemen hatırlayalım: en başta Sümbülzade Vehbi,1815’li yıllarda Maraş’ta doğuyor, şiir âlemine bir anda çıkmıyor. Onun şöyle bir geri planına baktığımız zaman dedesi bir divan şairi, ismi Mehmet, Maraş’ta 17. yüzyıl o dönemde divan şiirini destekleyen divan şiiri konusunda önemli çalışmalar yapan bir şair, babası edebiyata ilgi duyan birisi, Maraş’ta o dönemde önemli şairler var ama belki divan oluşturacak kadar bunlar tekâmül etmemiş. Fakat geri planına baktığımız zaman Maraş’ta 17. yüzyılda önemli şairler var. Sonra Sümbülzade Vehbi, İstanbul’a gidiyor ve saray çevresinde şöhret basamaklarını tırmanıyor. O dönemin “şairler sultanı” unvanı bizzat padişah tarafından kendisine veriliyor. Geriye doğru gidelim 16. yüzyılda Maraş’ta yetişmiş divan şairleri var. 18. ve 19. yüzyılda onlarca divan şairinden bahsedebiliriz. Elbette bu birikim Cumhuriyet döneminde onlarca güzel adamın yetişmesine de en önemli temel olmuştur.
MESDER’İ KAHRAMANMARAŞ’TA EDEBİYAT VE SANAT DEYİNCE İLK AKLA GELEN BİR MARKA DEĞER OLARAK GÖRDÜĞÜMÜ SÖYLEYEBİLİRİM
SORU: Dekanlığını yaptığınız KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ile MESDER Edebiyat Derneği birlikte çok güzel edebiyat söyleşi programları gerçekleştirdiler. İnşallah yeni dönemde de devam edecek. Bunlardan “Mesder Akademi/Edebiyat Söyleşileri” programları hakkında neler söylersiniz?
CEVAP: Şimdi gerçekten ben Mesder’i Kahramanmaraş’ta edebiyat ve sanat deyince akla ilk gelen bir marka değeri olarak gördüğümü söyleyebilirim. Çünkü Mesder, üniversiteden sonra sivil toplum örgütleri adına özellikle depremden sonra büyük bir iş ve işlevi üzerine aldı. Hem mekânıyla hem de çalışkan kadrosuyla yaklaşık iki yıldır Kahramanmaraş’ta edebiyat adına güzel işler yapılıyor. Derneğin önemli bir faaliyeti olarak bu yıl başlayan ve başarıyla devam eden “Mesder Akademi/Edebiyat Söyleşileri” programları kapsamında geçen yıl dolu dolu birçok program yaptık. Yaklaşık ayda bir olmak üzere çok önemli konferanslar gerçekleşti. Bunlardan ilki bizzat benim konuşmacı olduğum “Divan Şiiri” konulu sohbetti ve çok verimli geçtiğini söyleyebilirim. Asıl dikkat çekici olan ise toplantıya edebiyat öğrencilerinden ziyade Kahramanmaraş’ta edebiyatla ilgilenen yazar, şair ve ciddi edebiyat okuyucularınınbu programı takip etmesiydi. Program, dinleyicilerden geçer not almış olmalı ki ayda bir yaptığımız toplantılara teveccüh çok fazla idi ve bu durum artarak devam etti. İkinci programımız Aralık ayındaydı, Şeb-i Arus gündeminden ve 2023’ün Hazreti Mevlânâ yılı ilan edilmesinden dolayı “Hazreti Mevlana ve Şeb-i Arus” konulu program da ilgiyle izlendi. Üçüncü konferansımızın konusu “Bir Cumhuriyet Ozanı Olarak Âşık Veysel ve Hayatı” ile ilgiliydi bölüm hocalarımızdan Doç. Dr. Yılmaz Irmak’ın anlatımıyla dikkatle dinlendi. Dördüncü konferansımız Edebiyat bölümü öğretim üyelerinden Ahmet Yenikale’nin anlatımıyla “Maraşlı Divan Şairlerinden Sünbülzade Vehbi” ile ilgili güzel bir programdı. 2024 yılında ise UNESCO tarafından yazılışının 950. yılı etkinlik takvimine alınan “Divanu Lügati’t-Türk” ile ilgili yine bölüm hocalarımızdan Doç. Dr. Burak Telli’nin eser ile ilgili enteresan bilgiler verdiği konferans, Kahramanmaraşlı edebiyatseverler tarafından pürdikkat dinlendi. Son olarak Yeni Türk Edebiyat alanında Doç. Dr. Selim Somuncu hocamız “Kurmacının Grameri” adlı konferansıyla yazmaya hevesli yazarlar veya yazar adayları için dikkat çekici konferansıyla buradaki edebiyatseverleri mest etti. Genel olarak bu konferansların tüm Kahramanmaraşlı edebiyatseverleri çok mutlu ettiğini ve devamını istediklerini programlar vesileyle öğrenmiş olduk. Bu konuda Mesder adına şahsınıza çok teşekkür ediyorum Ali Bey. Üniversite adına da böyle bir buluşmaya sizinle birlikte vesile olduğumuz için kendi adıma onurduyuyorum.
MARAŞ’TA ETKİ ÇAPI VE ÇARPANI GENİŞ YENİ ESERLER VE YENİ GÜZEL ADAMLAR GÖRMEYİ GÖNÜLDEN İSTİYORUM
SORU: Divan Edebiyatı üzerine uzman bir akademisyen olarak Kahramanmaraş’taki edebiyat camiasına, özellikle genç edebiyatçılarımıza ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
CEVAP: Gerek nesir gerekse nazım olarak yazma işi bir yetenek işidir, iki haneden birisinden yazar ya da şair çıkan Kahramanmaraş’ımızda yetenek doğaldır ancak yeteneklerin işlenmesi önemlidir. Dolayısıyla edebiyata ve sanata yetenekli olan ve ilgi duyan tüm gençlerimizi bilgi sahibi olmaya, yeteneklerini bilgi ve tecrübeyle yoğurup Türk edebiyatına yeni eserler kazandırmaları yönünde çaba sarf etmeye davet ediyorum. Maraş’ta etki çapı ve çarpanı geniş yeni eserler ve yeni güzel adamlar görmeyi gönülden istiyorum. Biz de bütün mesaimizi bu yönde değerlendiriyoruz.Bu kadim şehirde tarih var, temel var, yetenek var, istek var belki daha fazlası da var. Öyle ise daha fazla gayret gösterip yeni ve özgün eserler oluşturma konusunda çok çalışmamız gerekmektedir.
KAHRAMANMARAŞ’TA FITRİ BİR YAZMA AZMİ VARDIR; YETER Kİ BU ASİL KANIN FARKINDA OLALIM
SORU: Son olarak Salkım Söğüt Edebiyat Dergisi okurlarına bir mesajınız olur mu?
CEVAP: Namık Kemal’in dediği gibi: “Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-u cihândır / Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır” Kahramanmaraş’ta fıtri yazma azmi vardır; yeter ki bu asil kanın farkında olalım. Başka söze hacet yoktur. Tüm okurlarımızı muhabbetle selamlıyorum.
Değerli hocam, bu güzel sohbet için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ediyorum, sağ olun.