Dünya hayatında her insan yolcudur. Şu fâni âlemde gelen gider, konan göçer. Her birimizin cennete uzanan yolu, inişlerden ve yokuşlardan, sevinçlerden ve zorluklardan geçer. Umutlar kadar acıları da göze alarak yolculuğa devam ederken, Rabbimiz bize yüreğimizi telaştan, dilimizi şikâyetten ve bedenimizi yanlış davranışlardan koruyan eşsiz bir nimet bahşeder. İşte o nimet, sabırdır.  

    Sabır zillet ya da miskinlik değildir. Sabır yılgınlık ya da çaresizlik de değildir. Sabır sebattır; kul olma bilinciyle Allah’a ibadete ve itaate devam etmektir. Sabır dirençtir; dünyanın bin bir türlü imtihanına göğüs germektir. Sabır şeytanın vesvesesine kapılmadan, nefsin arzusuna aldanmadan yaşamaya gayret etmektir. Sabır metanettir; beklenmedik hadiseler karşısında mutedil ve soğukkanlı davranmaktır. Sabır tevekküldür; her türlü tedbiri aldıktan sonra takdir-i ilahiye rıza göstermektir. Ve sabır; imanın gereği, selamet kapısı, cennet hazinesidir.

     İnsan bazen küçük sıkıntılara bile sabretmek istemez. Bazen de büyük felaketler karşısında sabrını kaybeder ve ümitsizlik girdabına düşer. Hastalığının iyileşmeyeceğini, maddi sıkıntısının sona ermeyeceğini, aile sorunlarının çözülemeyeceğini düşünür. Huzurun, başarının, şifanın kendisinden çok uzak olduğu vehmine kapılır. Hâlbuki Kur’an’ın müjdesi apaçıktır: Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”[1] Her zahmette nice rahmet gizlidir. Şer gibi görünen bir işten umulmadık hayırlar çıkabilir. Yeter ki kul gayret, sabır ve sebatı elden bırakmasın! Yeter ki insan, Allah’ın daima sabredenlerle beraber olduğuna inansın!

     Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurur:Kim sabrederse, Allah da ona

dayanma gücü verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.”[2]

   EYÜP PEYGAMBER’İN SABRI

     Kuran-ı Kerim’ de ismi geçen peygamberlerden biri olan Hz. Eyüp Hayatını ağır imtihan ile geçirmiş bir peygamberdir.. Hazreti Eyüp (a.s.) Şam taraflarında yaşamıştır. Peygamberlik döneminde çok az sayıda kişi kendisine iman etmiştir. Hazreti Eyüp (a.s.)’ın dedesi İshak (a.s.)’dır. Dedesi kendisi için Allah’a çok evlat, çok mal ve çok mülkü olması içine dua etmiştir. Allah’ın bu duayı kabul etmiştir

Hazreti Eyüp yaşamının başlarında zengin biri iken yaşamının ortalarında fakir biri olmuştu. Hiçbir zaman serveti Eyüp (a.s.)’ı Allah’ın yolundan onu ayırmamıştır. Şam civarında yaşayan insanlar için peygamber olarak gönderilmiştir. Peygamberliğinin gereğini her zaman yapmış ve insanları Allah’a iman etmeye ve Allah’a ibadet etmeye çağırmıştır. Daveti sırasında çok fazla sıkıntı çekmiştir. Daha sonrasında Allah Hazreti Eyüp’ü malı, bedeni ve evladı üzerinden sınamıştır. Bütün sıkıntılara rağmen her zaman sabır eden bir kul olması ile Allah Sad suresinde Eyüp (a.s.)’ı sabırlı olarak bulduğunu bildirmiştir.

    Mallarını Allah Eyüp (a.s.)’in elinde bazı nedenler ile aldı. Koyunlarının telef olmasının ardından Eyüp (a.s.)’ın yanına şeytan çoban kılığında gelmiştir ve mallarının telef olmuş olduğunu bildirmiştir. Fakat Hazreti Eyüp o malları kendisine verenin Allah olduğunu ve geri alanında Allah olduğunu söylemiş, hiç şikayet etmeden şükretmiştir. Böylece şeytan kahrolarak oradan ayrılmıştır.

     Daha sonra Allah oğlunu deprem vererek göçük altında bırakmıştır. Yine şeytanın insan kılığında haber vermesi üzerine çocuklarına olan merhametinden dolayı ağlayarak Allah’a isyan etmemiş ve teslimiyeti göstermiştir. Şeytana ise sen iblissin ve beni Rabbime karşı isyan etmem için teşvik ediyorsun diyerek şeytanı kahretmiştir. Daha sonra ise bedeninde meydana gelen bir hastalık zaman geçtikçe kötüleşip kurtçuk ve kötü kokular oluşturması ile yavaş yavaş etrafında kimsesi kalmamıştır. Eşi Rahime Hatun ona her zaman bakmıştır fakat yedi sene Eyüp (a.s.) sıkıntılar içinde kalmış fakat hiç şikayet etmemiş ve ibadetine devam etmiştir. Hastalığı dili ve kalbini etkileyince artık Allah’a karşı ibadet edememekten korktuğu için Allah’tan şifa istemiş ve şifasını bulmuştur.


[1] .İnşirâh, 94/5-6

[2] Müslim, zekât