Öğrenmek tartışmasız bir şekilde önemlidir. Fakat öğrenmeyi öğrenmek bizce çok daha önemlidir..

Öğrenmeyi öğrenme, nasıl öğrenileceğini, kişinin farkına vararak öğrenmek için
nasıl bir yola başvurabileceğini bilmesidir. Kişi bu süreçte öğrenmenin nasıl
öğrenilebileceğini bilerek bilgi kaynaklarına ulaşmayı dener ve ilgili kaynakları araştırır.
Öğrenilmesi gereken en önemli becerilerden biridir, ancak çok az kişi bunun nasıl
yapılacağını bilir. Bir insana balık vermek değil, balık tutmayı öğretmek gibidir.
   Sadece bilgi edinme henüz öğrenme değildir. Kendi kendine öğrenmek bir beceridir ve nasıl iyi yapılacağını bilmek çok değerlidir.
    Öğrenmeyi öğrenmede ilk adım  bedeninle zihninin aynı yerde olmasıdır. Eğer sık sık sosyal medya hesabınızı kontrol ediyorsanız, bildirimlerine gözünüz kayıyorsa aklınız “burada değil oradadır” ve zamanınızı öğrenmeye çalıştığınız konuyla geçirmemişsiniz demektir. Kendinizi vererek çalışmadığınızda da bunun sonucunu yaşamak durumunda kalmaktasınız. Yani bir saat sözde dersin başındasınız ama aldığınız verim belki 20 dakikalık çalışmaya karşılık gelmektedir.
Dikkatinizi vererek çalıştığınız 20 dakika verimsiz olan bir saatten daha fazladır. Bunu şu şekilde
somutlaştıralım; bir havuz var dolmakta, bir başka havuz var yine dolmakta ama altta bir su
gideri de onu boşaltmaktadır.
      Öğrenmek için, yeni edinilmiş bilgileri, kısa süreli çalışma hafızanızdan uzun süreli
hafızanıza aktarmanız gerekir. Önemli olan aradığımız şeylerin birbirleriyle nasıl ilişki içinde olduğuna dair daha büyük resmi anlamak olmalıdır.
    Gerçek bir öğrenme süreci, bireyin ilgi ile isteği neticesinde gerçekleşir.
    Öğrenmeyi öğrenmenin temel amacı, okuma materyalini anlamaktır. Daha yavaş ve düşünerek okur maş gibi yapmaz yani kendini kandırmaz. Vicdanını rahatlatmak için okuyormuş gibi yapmak yerine kendini vererek okur. Tüm dikkatiyle, merak ve hevesle okur, okuduğunu hafızasında canlandırır, hafızasındaki ilgili, benzer klasörü açar yeni bilgiyi o klasörün içine atar.
    İnsan Öğrenmeyi Bıraktığı Gün Yaşlanır.
Lise öğretmeniyle karşılaşan genç, konuşma sırasında üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyduğunu söyler.
Öğretmeni sorar; “Peki şimdi neden gitmiyorsun?”
Öğrenci; “Çünkü artık yirmi beş yaşındayım. Evliyim, bir çocuğum var ve üniversiteyi bitirmem en az dört yılımı alır.” der.
Öğretmen başka bir soru sorar; “Peki söyler misin bana, eğer üniversiteye devam edersen bitirdiğinde kaç yaşında olacaksın?”
Öğrenci; “Tabii ki yirmi dokuz.” der.
Öğretmen sorar; “Devam etmezsen kaç yaşında olacaksın?”
Öğrenci, bir anlam çıkartmaya çalışarak; “Yine yirmi dokuz.” diye cevap verir.
Ardından öğretmeninin ne demek istediğini anlayarak şöyle devam eder; “Evet, dört yıl sonra yirmi dokuz yaşında olacağım. Üniversiteye gitsem de, gitmesem de…” der.
  "Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en muhteşem şey zihni genç tutmaktır.. "