“İman" ve “emanet" kelimelerinin aynı köktengelmekte oluşu bile emanet konusunun din nazarında önemli bir yeri olduğununişaretidir. "Ey iman edenler! Allah ve peygamberlerine hainlik etmeyin.Bile bile aranızdaki emanetlere de hainlik etmeyin."(Enfal, 27-28.)

Emanet kelimesi bize iki temel anlam çağrıştırıyor:Güvenmek ve güvenilir olmak. Birincisi ihtiyaçtır, diğeri ise bir erdem.Güvenme ihtiyacını her zaman taşırız da, güvenilir olmak erdemi için aynı şeyisöyleyebilirmiyiz? Kendimizi yoklayalım, biraz ince düşünelim; emanet duygusunugöz ardı ettiğimiz, bize güvenenleri yanılttığımız "irili ufaklı"nice "olay"la karşılaşacağız. Emanet konusunda “küçükkaçamak"lar yaparken düşünmeyiz ki, bu nitelik yoksa ihanet vardır vegüvenilir olmayan insan “hain"dir. Oysa hainliği "vatana ihanet"sınırlarına hapsetmiş bir anlayış hâkimdir sanki bize. İhanetin diğer alanlarıunutulmuş, normalleşmiştir âdeta. Söz gelimi, aile yuvası eşlerin birbirinesadık kalacağı ön kabulü üzerine kurulur. İşler değişip taraflardan biri"yan çizince "ortaya çıkan durum düpedüz ihanettir. Ancak bakın,nasıl da "aldatma" ve "birlikte olma" gibi nitelemelerlehafife alır olduk bu ağır ahlaki depremi. Konuğuna "Eşini hiç aldattın mı?"sorusunu yönelten program sunucusunun rahatlığına bakınız.

Emanet deyince genelde aklımıza, koruması için birinegeçici olarak bıraktığımız şey gelir. Hukuk ağırlıklı bir yaklaşım sözkonusudur bu bağlamda. Emanetin bir de ahlaki boyutu var ve bunu"güvenilir olmak" temelinde ele almak mümkün. İfade edelim kigündelik-hukuki anlamı ile emanet algısını besleyen kaynak da budur. Birkimseye koruması için bıraktığımız şeye "emanet" deyişimiz, onuteslim alanda var olduğunu kabul ettiğimiz güvenilir olma niteliği ileilgilidir. Gerçekten de emanet duygusu insanın yapısında vardır ve vicdandediğimiz ruh dünyası olgusundan beslenir. O sebeple her normal insan kendisinegüvenilmesini ve başkalarınada güvenebilmeyi ister. Bu iki yönlü talebingerçekleşmesi halinde toplumsal organizasyon sağlam bir desteğe kavuşmuş olur.Bireylerin birbirlerini kabullenmeleri böyle bir düzlemde mümkün olur.

 “İman" ve“emanet" kelimelerinin aynı kökten gelmekte oluşu bile emanet konusunundin nazarında önemli bir yeri olduğunun işaretidir. "Ey iman edenler!Allah ve peygamberlerine hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emanetlere dehainlik etmeyin."(Enfal, 27-28.)ayetleri de bunu açıkça ortaya koyuyor.İşte bunun içindir’ki emanet duygusunu yitirmek diğer bir ifade ile ihanetmünafıklığın temel göstergeleri arasında sayılmıştır. (Buhari, İman, 24.) Evet,emanet niteliği öylesine önemlidir ki Müslüman, gördüğü hıyanete misli ilekarışık verme yolu ile de olsa onu zedeleyecek bir davranış sergilememelidir.İşte ilke: "Sana emanet bırakanın emanetini geri ver. Sana ihanet edeneihanet etme." (Ebû Dâvud, Bu-yû', 81.)

İnsan bir yandan emanet duygusunu yüceltirken diğeryandan onu çeşitli zaafların kurbanı kılabilmektedir. Kur’an, insanın emanetkonusunda yaşadığı genel zaaf haline şöyle dikkat çekiyor: "Şüphesiz, bizemaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekistemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. (Ancak insan çok kere,yüklendiği bu emanete riayet etmemektedir.) Çünkü o çok zalimdir, çokcahildir."(Ahzâb, 72.) Burada insanın yüklendiği ifade edilen“emanet"çeşitli şekillerde açıklana gelmiştir. Bu açıklamaların ortak peydasını,“akılve irade sahibi olmanın gerektirdiği sorumluluk olgusu" şeklindeçerçevelemek mümkündür. İnsan, iyi ve kötü arasında seçim yapabilme yeteneğini olumluyönde kullanmadığı zaman, hem kendisine hem de başkalarına, çevresi nezulmetmiş olur. Ayette insan türünün bu özelliğine dikkat çekilerek onungenelde emanete riayet konusunda vefasızlığa yatkın olduğuna işaretedilmektedir. Buradan hareketle diyebiliriz ki emanet duygusu yaratılıştangelmekle beraber bütün ahlaki nitelikler gibi onun da zamanın olumsuz şartlarıiçinde bastırılıp yok olabilmesi söz konusudur. Hz. Peygamber bu yok oluşun,insan uykuda imiş gibi, farkında olmadan azar azar gerçekleştiğini haber vermektedir.(Buhari, Rikak,35.)İşte böyle bir düşüş yaşamamak için emanet duygusunun daima aktiftutulması gerekiyor. Bu noktada yapılması gereken şeylerden biri de uygunşartlar oluşturup insana güvenmektir. Güvenen kişi kendi içinde taşıdığı olumluyapıyı güvendiği kimseye de yansıtır. Birine güvendiğinizi belli edin; ona, buyolda büyük bir enerji aşılamış olacaksınız . "Güven büyük birgüçtür" diyor. Muhammed İkbal, "Birinin benim bir teorime güvendiğinigörünce bu teorinin gerçekliğine olan güvenim sonsuz artmaktadır."

Hayırlı Ramazanlar, Kalın Sağlıcakla…