Şu dört özellik görülür:
- Mecazi anlatım vardır.
- Benzetme yoktur.
- Eksik söylenmiş bir sözcük vardır.
- Genellikle şehir, bölge ve yer isimlerinde olur.
Örnek: Batı, ülkemizdeki gelişmeleri izliyordu. (Batı ülkeleri)
Okul yarın müzeye gidecek. (Okul öğrencileri)
Yahya Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor. (Yahya Kemal’in eserleri)
g)- DOLAYLAMA: Anlatıma çekicilik katmak için tek bir sözcükle anlatılabilecek varlıkların veya kavramların birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
Şu iki özellik görülür:
- Benzerlik ilişkisi vardır.
- Onu anımsatacak özellik vardır.
Örnek: Sarı kanarya yine coştu.
İhtiyar, hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.
Sinema – beyaz perde, Nil – Mısır’ın hayat damarı
Kömür – kara elmas, Ankara – Türkiye’nin kalbi
ğ)- YANSIMA: Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
Örnek: şangırtı, vızıltı, horultu, şırıltı, çat, pat…
Köfteler ızgarada cızırdayarak pişiyordu.
Yattığım yatak bütün gece gıcırgıcıredip durdu.
Not: Yansıma sözcüklerden fiiller de türetilebilir: horlamak, şırıldamak, fırlamak, havlamak…
Not: İnsandan doğaya; doğadan insana aktarım vardır. Buna kişileştirme adı verilir.
Örnek: Keskin gözlü bir avcıydı, Bulutlar ağlıyordu…
h)- GÜZEL ADLANDIRMA: Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı durum, olay, kavram ya da varlıkları güzel bir biçimde dile getirilmesidir.
Not: Güzel adlandırma bir bakıma dolaylama gibidir; fakat buradaki amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu örtmeye çalışmaktır.
Örnek: Sonunda onu da son yolculuğuna uğurladık.
Zavallı, iyi saatte olsunlarauğramış.
Kör – görme engelli, Şişman – etine dolgun
Verem – ince hastalık, Domuz – civan veya adı batasıca
Tabut – tahta at, Yılan – uzun gelin
ı)- EŞANLAMLILIK ( ANLAMDAŞLIK): Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.
Örnek: Beyaz – ak, olasılık - ihtimal
Kafiye – uyak, cevap - yanıt
Edebiyat – yazın, eser - yapıt
Mana – anlam, olanak - imkan
Not: Anlamdaş sözcükler aynı anlamı karşılasa da cümle içinde her zaman birbirinin yerine kullanılamaz.
Örnek: Kara haber tez duyulur (siyah)
Kafasına koyarsa mutlaka yapar o (baş)
Sakla samanı, gelir zamanı (vakit)
i)- EŞSESLİLİK (SESTEŞLİK): Yazılışları ve okunuşları aynı; anlamları farklı olan sözcüklerdir.
Örnek: Bu işi güç hallettim (zor), Bahçedeki otları yoldu (yolmak eylemi)
Arkadaşım çok güçlü idi (kuvvetli), Oldukça çamurlu bir yoldu (ulaşım)
Not: Yazılış ve okunuşlarında küçük de olsa farklılıklar bulunan sözcükler sesteş değildir.
Örnek: Adet (tane) – adet (gelenek görenek)
Kar (yağış şekli) – kar (kazanç)
j)- KARŞIT (ZIT) ANLAM: Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir.
Örnek: Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
Not: Sözcüklere getirilen olumsuzluk eki onları zıt anlamlı değil; olumsuz yapar.
Örnek: Dertli derdine yanmış, dertsiz türkü sanmış.
Not: Bazı sözcüklerin karşıtı yoktur.
Örnek: Orman, çiçek, yağmur, kar…