Ülkenin yüzde 90’ının birkaç takımı desteklemesi futbolumuzun en temel sorunu.
Türk futbolundaki geriye kalan arızaların pek çoğu bu temel problemden çıkıyor.
Değer üretmeyen ve kendi değerine sahip çıkmayan toplumlar doğal olarak o değerlerin yok olmasına seyirci kalıyor.
Bu yok oluşun bir diğer müsebbipleri ise yöneticiler.
Türkiye’de ‘Parası ve siyasi gücü olan, vasıfsız, niteliksiz, şovmen’ tiplerin oluşturduğu bu güruh özellikle Anadolu futbolunun temellerini dinamitlemeye devam ediyor.
Nice değerler yok edildi bu iki sebeple.
Rekabet, sporun en cazip kısmı.
Hele bu rekabet bir de farklı şehirlerin yıllara yayılmış mazisine dayanırsa, sporseverlere çok daha unutulmaz heyecanlar vaat edeceği şüphesiz.
Ülkemizin en popüler hatta tek popüler sporu olan futbolda, profesyonel liglerin kurulduğu 1959 yılından bugüne kadar farklı şehirlerden pek çok takım, zihinlerde bıraktıkları izler ile birlikte maalesef artık tarih oldular.
Kimisi aslında futbola uzak popülist başkanların showlarına kurban gitti.
Kimisi yıllar içinde büyüyen futbol ekonomisine yerel ölçekte uyum gösteremedi.
Bir kısmı sponsorların ilgisi kaybolunca kendi haline dönüp, alt liglere yuvarlandı, bir kısmı da şehrin taraftarlarının ilgisizliği nedeniyle yavaş yavaş eriyip yok oldu…
Şüphesiz bu etkenlerin bir numarasına kötü yönetimlerin kurbanı olan borca batık kulüpleri koymamız gerekiyor.
Bu kadar göz önünde ve popüler olan bir spor dalında, vasfına bakılmaksızın kulüp başkanlığı yapan insanların sorumsuzlukları nedeniyle pek çoğu şehir takımı olan kulüpler artık mazilerini mumla arar oldular.
Yıllardır beklenen Spor Yasası (Kulüpler Yasası) bir türlü çıkarılamadığı için, kolayca bir şehrin kaderiyle oynayan bu insanlar, herhangi bir yaptırıma uğramadan normal hayatlarına devam ederken, küme düşürdükleri takımların şehirlerini de, hem ekonomik, hem sosyal (kültürel) hem de sportif olarak küme düşürmüş oldular.
Üstelik o şehirlerde yaşayan tüm gençlerin medya yönlendirmelerine maruz kalarak İstanbul takımlarının tuzağına düşmeleri de oldukça kolaylaşmış oldu.
Günümüzde bir Anadolu takımı Süper Lig’de mücadele ettiği süre zarfında yayın gelirleri ile bir şekilde hayatta kalmayı başarabiliyor.
Fakat alt liglere düştüğü andan itibaren neredeyse sıfırlanan gelirler nedeniyle tekrar ayağa kalkamayacak duruma geliyorlar.
Çeşitli alt liglerde mücadele eden ve eski günlerine dönmeye çalışan; Ankaragücü, Eskişehirspor, Samsunspor, Adana Demirspor, Balıkesirspor, Manisaspor, Karşıyaka, Karagümrük, Bucaspor, Sarıyer, Kocaelispor, Sakaryaspor ve Altay gibi takımlar bu tür bir yaşam mücadelesi veriyorlar.
Kahramanmaraşspor’da bunların içinde iyi halden sayalım…
K.Erciyesspor, Gaziantepspor ve Mersin İ.Y. için ise umut neredeyse hiç kalmadı.
Liste bu kadar uzun ve iç acıtıcı iken, kulüplerin üst lige çıkamadıkları her sezon borç sarmalı daha içinden çıkılmaz bir hale dönmekte, korkulan son bu takımlar için hızla yaklaşmaktadır.
Süper Lig, 1.,2.ve 3. Liglerdeki mücadele eden 126 profesyonel takımın toplam 8 milyar TL civarında olan borcunun, tek başına 6.2 milyar TL’si Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’a ait. Örneğin Mersin İdman Yurdu’nun, bu takımlardan herhangi birinin tek oyuncuya verdiği ücret kadar bir meblağ yüzünden (65 Milyon TL.) alt liglere sürüklenmesine göz yumulmakta iken, bu 4 takımın gelirlerinin 3,5 katına ulaşan borçlarına rağmen; vergi affı, prim desteği, tesis ve arazi tahsisi, sponsor takviyesi v.s. ile ayakta kalması için tüm ülkenin kaynakları seferber edilebiliyor.
Mersin İ.Y. için verilen örnek borç batağından dolayı kapanan ya da kapanma aşamasına gelen tüm takımlar için geçerli esasında.
Yani pek çoğu 4 takıma verilen mali imkânların yanında çok komik rakamlar yüzünden kapılarına kilit vurmuş durumdalar.
Bir kısmı farklı isimler veya logolarla tekrar profesyonel liglere dönmüş olsalar da, Zonguldakspor (Zonguldak Kömürspor), Aydınspor (Aydınspor 1923), Diyarbakırspor (Amed Sportif), Orduspor (Yeni Orduspor), Malatyaspor (Yeni Malatyaspor), Erzurumspor (BB Erzurumspor), Vanspor (Van BBSK) Göztepe (Aliağa Bld.iken tekrar Göztepe adını alarak) kapılarına kilit vuran şehir takımlarından birkaç tanesi.
Siirt Jetpaspor ve Yimpaş Yozgatspor gibi takımlar da sponsorların ilgisini kaybedince tarihin tozlu raflarında yerlerini almaktan kurtulamamışlardır.
Bu gidişle Süper Lig’in birkaç seneye kalmadan Başakşehir, Kasımpaşa, Osmanlıspor, Gençlerbirliği, Ümraniyespor, İstanbulspor, Akhisarspor ve Alanyaspor gibi taraftarsız ve heyecansız takımlardan oluşması ihtimal dahilinde görünüyor.
Belli ki bir futbol aklıyla yönetilen bu kulüplerin başarılarını küçümsemek değil elbette maksadımız. Türk Futbolunun, marka değerinin omurgasını teşkil eden şehir takımlarının alaşağı olmasına göz yumularak sorunlarından kurtulmasının mümkün olmadığını vurgulamak bu noktada gerekli.
Spor yasası bir türlü çıkmaz iken, devletin zor durumdaki kulüplerin borç yükünü, görev tanımlarında profesyonel kulüp yönetimi olmayan belediyelerin iş bilmez yönetimlerinin sırtına yüklemesi de ayrıca trajikomiktir.
Belediyelerin büyük kısmı geliri olmayan bu kulüpleri yük olarak görmekte, gelir kaynakları sağlam bazı kulüpler de belediyelerin elinde siyasi tahakküm aracı haline dönüşmektedir.
Son söz, futbolumuzdaki rekabeti tüm tabana eşit olarak yayamadığımız sürece, birkaç takımın egolu başkanlarının sorumsuz demeçleri, şımarık taraftarlarının ölçüsüz tavırları ile futbol kalitemiz ve marka değerimiz, uzun yıllar daha yerlerde sürünmeye mahkûm gözüküyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Kalın Sağlıcakla…