MS 600’lü yıllarda dünyanın en karanlık ve ilkel insanlarının yaşadığı yere geldiğinde orada insanlık ölmüş ve herkes feryadı figan ediyordu. İslam faiz ve tefeciliğin boy gezdiği, adaletin ve insanlığın öldüğü, insanların satıldığı, kölelerin insan kabul edilmediği ve kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, kadınların insan sayılmadığı bir topluma geldi. Bu yüce ve ulu davet 22 yıl gibi kısa bir sürede bu ilkel ve vahşi insanlarda bir devrim oluşturdu.
Kendi elleriyle yaptıkları puta tapan acıkınca da onu yiyen insanlara bir olan Allah’ı tanıttı ve ona kulluğu öğretti.
Kendi kız çocuğunu uğursuzluk olarak gören ve onu tanrılarına ibadet için gömen insanları esfel-i safilinden, Ala-yı İlliyine çıkarttı.
Gözünü kırpmadan öz kızını öldüren canilerden, karıncayı dahi incitmeyecek muhterem insanlar oluşturdu.
Faizin boy gezdiği, fakir fukaranın faiz altında inim inim inlediği, tefecilere ezildiği ve ezilmemek için çocuklarını tefecilere kaptırdığı insanları kurtardı. Tefecileri fakirlere yardım eden ve fakiri fukarayı kollayan insanlar eyleydi.
Sadece güç ve para sahiplerine saygının olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği, kölelerin insan sayılmadığı ortamı yok etti. Bu insanları birbirine saygı duyan, güce tapmayan ve köle ile efendinin eşit olduğuna inanan insanlar yaptı. Bırakın insanları hayvanlara bile saygı duyan onları sayan onların da hak sahibi olduğunu bilen kişiler yaptı.
Edebiyat dışında (şiir ve yazı) herhangi bir sanatsal faaliyeti olmayan insanların birkaç yüz yıl içinde bilim ve sanatta, icatta dünyaya örnek olmasına neden oldu. O insanları bilimde, mimaride ve tıpta çığır açan insanlar yaptı.
İslam kısa sürede adalet ve inanç anlayışıyla yayıldı ve dünyanın merkezine hâkim oldu. Ancak gel gör ki, bu yüce din mensupları zamanla dinin içini dolduramaz oldular ve gerilemeye başladılar. 1600’lü yıllarda başlayan gerileme günümüze kadar devam etti. Özden uzaklaşıp şekilciliğe takılan insanlar oldular.
Günümüzde de İslam, Müslümanlara üç numara büyük gelmekte ve maalesef Müslümanlar İslam’ın içini dolduramamaktadır.
O bedevi, barbar çöl insanlarını bir medeniyetin mimarı kılan İslam, şimdiki Müslümanlara bir şeyler katamamaktadır. O zalim, gaddar ve cahil insanları; adil, şefkatli ve bilim üreten insanlara dönüştürmüş ama şimdikileri dönüştüremiyorsa suç kimde?
İnsanlar İslam’ı anlatmaktan yaşamaya fırsat bulamıyorsa ve anlattıklarını yaşamıyorsa suç kimde? İslam dünyasında kötülükler kol geziyor ve yapılan bu kötülüklerin müsebbibi olarak sadece batı görülüyorsa suç kimde? Bırakın başka insanları kendi insanlarımız bile Müslüman ülkelerden başka ülkelere kaçıyorsa suçlu kim?
Günümüzde ulus devletin, ırkçılığın ve mezhepçiliğin esiri olan Müslümanlar evrensel olan bir dini nasıl anlayabilir veya nasıl yorumlayabilir? Dünyaya ulus devlet, ırkçılık ve mezhepçilik gözünden bakan Müslümanlar evrensel olan İslam’ı nasıl anlayıp anlatabilir? İslam’ın değil de kapitalizmin esiri olan Müslümanlar nasıl ayağa kalkabilir?
Kendi devletinin ulusçu ve mezhepçi kurallarını tüm toplumlara dayatan bir devlet nasıl dünyaya örnek olabilir? İslam’ı nasıl temsil edebilir? Tüm insanlığı nasıl kucaklayabilir? Kendi ülkesinde bile huzuru sağlayamayan Müslümanlar, nasıl olacak da dünyaya huzur getirecek?
Âlemlerin yaratıcısı ve tek sahibi olan Allah’ı sadece Müslümanların sahibi olarak gören Müslümanlar dışındaki insanları Allah düşmanı olarak gören insanlar Allah’ı nasıl anlayacak ve diğer insanlara nasıl anlatacak?
İslam evrensel bir dindir diyen ancak anlattıkları ve yaşantısıyla Ortadoğulu olmaktan öteye gidemeyen Müslümanlar dünyaya nasıl örnek olacak veya kendisini dünyaya nasıl kabul ettirecek?
İslam evrensel ama gel gör ki Müslümanlar; yerel, ulusçu, mezhepçi ve hizipçi bir tutum sergilemektedir.
İslam kucaklayıcı ve affedici Müslümanlar hoşnutsuz hizipçi suçlayıcı ve ötekileştirici oldu.
İslam affedici ve olabildiğine mühlet veren zaman tanıyan ama Müslüman aceleci ve ceza vermeyi yok etmeyi seven ve bu konuda acele edendir.
Artık Müslümanlar dar görüşlülüğü bırakmalı ve mezhepçi, ırkçı bakış açısı yerine insanları kuşatıcı evrensel bakış açısını yakalamalıdır. Evrensel İslam’ı bir alana hapsetmeden anlatmalı, herkesin rabbi olan Allah’ı sahiplenmekten ve onu kullarından korumaktan vazgeçmelidir. O’nun âlemlerin rabbi olduğunu ve sadece insanların değil tüm yaratılanların sahibi olduğunu anlamalıdır. Bunu önce biz Müslümanlar anlamalı sonra de anlatmalıyız daha doğrusu yaşamalıyız.
Unutmayalım Allah’ı ve İslam’ı anlamadan anlatamayız? Evreni, insanları ve insanlığı anlamadan İslam’ı anlayamayız.
Allah’ı, evreni, yaratılışı ve İslam’ı anlayamayanlara İslam en az üç numara büyük gelir. Bu nedenle derya içinde kendi iç çekişmeleri nedeniyle boğulur ve gider. Tıpkı günümüzdeki İslam dünyası gibi…