Değerli okurlarım rahatsızlığım nedeniyle geçen hafta yazılarımı gönderemedim. Bu nedenle öncelikle sizlerden özür diliyorum. Gündem çok yoğun ve konular durmadan değişiyor ancak ben bu gün geçen hafta yarım kalan konudan devam etmek istiyorum. Konumuz Güneydoğu Anadolu’da meydana gelen öz yönetim ve sonuçları hakkında idi. Daha önceki yazılarımda bunun HDP ve PKK ya zarar verdiğini ve halkı onlardan uzaklaştırdığını yazmıştım. Şimdi de yapılan röportajlar eşliğinde halkın tepkisini yazmak istiyorum. PKK terör örgütünün öz yönetim saçmalığı altında surda ve diğer ilçelerde yapmış olduğu savaş ve mağduriyetlerin etkisini El Cezire Türk bir araştırma dizisi ile yayınladı. Çok güzel ve başarılı bir çalışma ayrıca ders çıkarılması gereken bir konu. Sur Mağdurları anlatıyor başlığında yayınlanan bu yazı dizisi halkın bu olaylara ve örgüte olan tepkisini anlatıyor. Kişiler gerçek ancak isimler sahte çünkü herkes konuşmaya korkuyor. Özellikle de PKK aleyhinde sarf edilen her cümle kendilerine acı olarak geri dönecektir bunu da çok iyi biliyorlar. Gelelim yapılan röportajlara ve halkın verdiği tepkiye: İşte böyle, boynumuzu kırıp çıktık, evimiz eyvanımız tarumar ama dilimiz lal, diyen inşaat işçisi 30’lu yaşlarda. 18 nüfus ile 80 metre kare evde yaşıyorlar. Ağabeyinin evinde zorunlu misafirlik yapıyor. Evdeki sıkıntı ve çileyi varın siz düşünün. Küçük çocuklar ve yaramazlıkları da cabası… Mehmet; ‘kendi memleketimde mülteciyim’ diyor. Eşi ve dört çocuğu ile yaşıyor ve biz de Suriyeliler gibi mülteciyiz ama biz Türkiyeliyiz diyor. Her şeyimiz Sur’da iken her şeyi bırakıp çıktık. Akrabaların tamamı da surda oturuyor ağabeyimin evine yerleştik ‘Allah razı olsun bize bakıyorlar ancak onlara da sıkıntı oluyoruz’ diyor. Yemekler ortak, erkekler bir odada kadınlar bir odada yatıyor. Az kazanıyoruz bu da bize yetmiyor. Patlama sesleri çocukları korkutuyor. Artık çocuklarda öğrenmiş patlamada yaşamayı, patlama olunca saklanıyorlar ve kaçıyorlar. ‘İşe giden babalarına aman çıkmayın yoksa mayında ölürsünüz’ diyor küçük çocuk. Küçük yaşta ölüm gerçeğini öğrenmişler. Sokağa her çıkışlarında çocuklar babalarının ayağına sarılıp çıkma baba öleceksin, bizi yalnız bırakma diye yalvarıyor ve onlar da çıkmak istemiyor ancak mecburiyetten çıkıyor tabi. Bir konuşmacı; bu olaylar başlamadan önce mahallede yabancı kişilerin dolaştığını ve çok güzel İstanbul Türkçesi ile insanlara bir şeyler anlattığını söylüyor. Daha sonra yabancı sayısında artışlar olmuş ve galiba bu hendek ve tünel kazma işi de o zamandan başladı diyor. Bunlar mahallenin çocuklarını da yanlarına alarak onlara da eğitim verdiler. Bunu devlet nasıl görmedi diye de hayıflanıyor. Bu olayları gördükten sonra burada huzurumuzun kalmayacağını ve artık huzursuz olacağımızı anladım diyor. Bu yapılanlara karşı çıktığım için evimi işaretledirler, bu işaretin anlamını sonradan öğrendim. Evi işaretlenenler ya benim gibi tarafsız ve bağımsız olanlar ya da dindar ailelerdi. Bizim gibi olan herkesin kapısı işaretlenmişti. Vatandaşların kapılarını kapatmasını yasakladılar çünkü çatışma sırasında çok rahat eve girebileceklerdi. Bizi tehdit ederek onlardan gibi davranmaya mecbur bırakıyorlardı. Ev hanımı bir kadın ise kızının evine sığınmış örgüt üyeleri gelip onlardan zorla yardım almış, yardım etmeyene ise işkence ediyorlar. Ve kapılarının da daima açık olmasını istiyorlardı. Gece kapım çalındı iki kadın iki erkek kapıma dayandı, açmazsanız kırarız diyorlar. Mecburen kapıyı açıyor ancak neden açmadın sorusuna Kadın, korktum o nedenle açmadım deyince, bizden değil sen TC den kork demişler. Yediler içtiler kendi evleri gibi kullandılar bizi de dışladılar ve işleri bittikten sonra çıkıp gittiler. Kızıma zarar verirler endişesi ile ne dedilerse yaptım verdikleri silahı da sakladım diyor. Bir sur sakini ise hem evinden hem de oğlundan olmuş. 14 yaşındaki oğlunu almışlar ve aile istemediği halde eline silah verip hendeklerde çatışmaya sürmüşler. Aile birkaç kez gidip yalvarmış yakarmış, oğullarının yapamayacağını ve çatışamayacağını söylemiş ancak nafile. Ben onları ikna edemedim ama onlar beni çok iyi tehdit etti ve gitmek zorunda kaldım. Sur’lu A.l ise iki oğlumu PKK aldı ve ikisi de öldü, evimi de yıktılar ben daha ne bedel ödeyeceğim diyor. PKK artık bundan vazgeçmeli ve evlatlarımıza kıymamalı hem evimi hem çocuklarımı feda ettim ama bir şey kazanamadık, o halde bu yanlış yoldan vazgeçmeliler. Surdan bir aileye evini boşaltmalarını ve kendilerinin kullanacağını söylemişler. Ev sahibi itiraz etmiş ve çıkmayacaklarını söylemiş. Örgüt üyeleri güzellikle olmazsa zorla çıkarılacaksınız ve siz davaya ihanet ediyorsunuz demişler. Ve ertesi gün eve roket isabet etmiş, ev sahibi; önce devlet vurdu zannettim ancak daha sonra öğrendim ki örgüt atmış diyor. Eve tekrar geldiler, biz de çaresizce alabildiğimiz eşyaları aldık ve evi onlara terk etmek mecburiyetinde kaldık. Biri, ortada çok büyük bir yanlış var kim yapıyorsa yanlış PKK da HDP de yanlışta böyle barış gelmez diyor. M.C ben HDP’ye yakınım diyor ancak ben den oy istiyorlarsa önce kendileri gelsin hendeğe girsin ondan sonra oy istesinler diyor. Hırsızlık tan ve gasptan aranan birçok uğursuz ve itin teki olan kişilerde almış eline silahı ve bize racon kesiyor. Ben biliyorum onların ne pislik olduklarını ama elimden bir şey gelmiyor. Bu uğursuz kişiler gündüz hendekte nöbet tutuyor, gece evlerimizi talan ediyor, ben biliyorum bu uğursuzları diyor. Ama elinden bir şey gelmiyor. İşte böyle halk bıkmış, bu terör belasından ve HDP nin işe yaramaz tutumundan, onlar barış ve huzur istiyor. Bu nedenle de HDP ye olan destekleri azalmış, belki de artık barajı aşamayacak. Bu insanları kurtarmak yerine daha da perişan eden ve sözde o insanlar için savaşan ve o insanları mağdur edenler elbette cezalarını çekecektir. Silahla çözüm olmayacak ve sadece ölümler artacak. Halk bu tepkiyi verdi ve artık PKK ve HDP nin de bu mesajı alması, devletimizin de o insanların yanında olduğunu çok iyi göstermesi gerekiyor.