Rabbin şöyle emretti: Sadece Allah’a ibadet edeceksiniz. Ana ve babanıza iyi davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “of!” bile deme! Onları azarlama! Onlara saygıyla hitap et! Onlara merhamet ederek tevâzu kanatlarını aç da, “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet et, de!” (İsra Suresi, 17, 23 ve 24. Ayetler)  Yaşlılar Haftası başladı ve artık bizde yaşlı katagorisine girdik. Şükür ediyorum, çünkü yaşlanmak da bir nimettir. İnsan yaşlanmasa, bu dünyadan gitmek istemiz. Rahmetli annem vefat etmeden önce, yemeyi içmeyi bırakmıştı. Anne neden böyle yapıyorsun dediğimde; “Oğlum., benim yaşıtımda kimse kalmadı, artık beni toprak çekiyor, Rab’bime günahsız gitmek çok güzel. Önemli olan uzun yaşamak değil, dolu dolu yaşamak ve Allah’ın(cc) rızasını kazanmaktır…” demişti. Yaşlık konusunda Bediüzzaman’ın ayrı bir risalesi var, orada der ki; “ Yalnızlıkta bir nur arıyordum. Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyarlık bana ihtar etti ki: Bu gurbet gurbet içinde ve bu hüzün hüzün içindeki vaziyetten bir rica, bir nur aradım. Birden, iman-ı billâh imdada yetişti. Öyle bir ünsiyet verdi ki, bulunduğum muzaaf vahşet bin defa tezâuf etseydi, yine o teselli kâfi gelirdi. Evet, ey ihtiyar ve ihtiyareler! Madem Rahîm bir Hâlıkımız var; bizim için gurbet olamaz. Madem O var; bizim için herşey var. Madem O var; melâikeleri de var. Öyleyse bu dünya boş değil; hâli dağlar, boş sahrâlar Cenâb-ı Hakkın ibâdıyla doludur. Zîşuur ibâdından başka, Onun nuruyla, Onun hesabıyla taşı da, ağacı da birer mûnis arkadaş hükmüne geçer, lisan-ı halle bizimle konuşabilirler ve eğlendirirler.Evet, bu kâinatın mevcudatı adedince ve bu büyük kitab-ı âlemin harfleri sayısınca, vücuduna şehadet eden; ve zîruhların medar-ı şefkat ve rahmet ve inâyet olabilen cihazatı ve mat’ûmâtı ve nimetleri adedince rahmetini gösteren deliller, şahitler, bize Rahîm, Kerîm, Enîs, Vedûd olan Hâlıkımızın, Sâniimizin, Hâmîmizin dergâhını gösteriyorlar. O dergâhta en makbul bir şefaatçi, acz ve zaaftır. Ve acz ve zaafın tam zamanı da ihtiyarlıktır. Böyle bir dergâha makbul bir şefaatçi olan ihtiyarlıktan küsmek değil, sevmek lâzımdır.”   YAŞLIYA HÜRMET Evet, yaşlılık her insanın başına gelecek bir gerçektir, sonrasi Rab’be kavuşmaktır. Yani ölüm, evet ölüm soğuk bir kelimedir. Ancak, Mevlana’a benim ölüm günün, düğün günümdür benzetmesi yapar, çünkü o gün Rahmeti rahmana kavuşacaktır… Peki  gençlere düşen nedir? Herhangi bir genç yaşlılığından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah da yaşlandığında ona hürmet edecek kimseler halkeder. (Tirmizî, "Birr," 15; Ebu Davud, "Edeb," 58) Düşkünleri görüp gözetiniz, zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız. (Tirmizî, "Cihad," 24; Ebu Davud, "Cihad," 70) Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslüman'a saygı gösterip ikram etmek, Allah'a saygıdandır. (Ebu Davud, "Edeb," 23) Söylenecek herşeyi Efendimiz ve büyükler en güzel şekilde ifade etmişler, bize düşen çocukken onlar bize nasıl sevgi kanatları açmış ise yaşlanınca bizde onlara aynı şekilde sevgi ve saygıda kusur etmeyerek bakımlarını üstlenmelidirler. Öyle huzur evine atmayı düşünmemek gerekiyor… “Rabbin şöyle emretti: Sadece Allah’a ibadet edeceksiniz. Ana ve babanıza iyi davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “of!” bile deme! Onları azarlama! Onlara saygıyla hitap et! Onlara merhamet ederek tevâzu kanatlarını aç da, “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet et, de!” (İsra Suresi, 17, 23 ve 24.) Kalın sağlıcakla.