Toplum olarak ahkâm kesmeyi ve dünyada olup bitenleri okumayı çok seviyoruz. Ülkemizi dünyanın merkezinde gördüğümüz için tüm olayları da etrafımızda cereyan ediyor zannediyoruz. Nasıl ki insan kendisini dünyanın merkezine oturtuyor ve olayları kendine göre yorumluyorsa, insanımızda ülkemizi dünyanın merkezine oturtuyor. İş orada kopuyor. İnsanın kendisini dünyanın merkezinde görmesi normal bir şey ama dünyada olup biten tüm olayları kendisine karşı okuması ve herkesi kendine düşman algılamasıdır kötü olan. Dünyanın etrafımızda döndüğü gibi herkesin de etrafımızda dönmesini istiyoruz. Özellikle ülkemiz ve çıkarları söz konusu olduğunda daha da belirgin oluyor. Her köşe başında dünya siyasetini konuşan ve dünyayı dizayn eden kahramanlarla karşılaşıyoruz. Ülkemizin dünya devi olmasını istiyoruz. Ama bize engel olan herkese ve her şeye düşman oluyoruz.  Herkesin bizi desteklemesini ve bu amacımızda bize yardımcı olmasını istiyoruz. Diğer devletlerin bizi engelleme çabalarına ve ikili oynamalarına kızıyoruz. Güçlü olma yolunda bize destek olmaları yerine, köstek olmalarını kabul edemiyoruz. Ama ne bekliyoruz, anlayamıyorum. Onlara neden kızıyoruz hiç bilemiyorum.  ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve daha nice güçlü devletlerin bize destek vermesini, bizi poh pohlayıp dünyanın en güçlü devleti yapmasını mı, bekliyoruz. Peki, neden? Biz üçüncü havalimanını yapalım diye Almanya’nın para göndermesini mi? Yoksa Luftansa şirketinin merkezini İstanbul’a almasını mı? Almanların Frankfurt havalimanı kapatmasını mı? Almanya devletinden bunlardan hangisini bekliyoruz. Bizim için Almanya’nın ne yapmasını istiyoruz? ABD’nin Orta doğuda hâkimiyetini sağlayan terör örgütlerini, çıkarlarını hiçe sayarak, Türkiye için yok etmesini mi bekliyoruz? Eğer böyle bir beklentimiz var ise daha çok bekleriz. Çünkü küçük çaplı ve kontrol edilebilir her terör örgütü, büyük devletler için harika bir kazanım ve maşadır. Bu örgütler sayesinde büyük devletler kendi askerlerini göndermeden ve başkalarıyla savaşmadan istediklerini yapabilirler. Ateşi almak için elini kullanmak yerine, maşa kullanarak kendisi zarar görmeden emellerine ulaşırlar. Rusya’nın Esad’ı devirmesini, yerine adil bir yönetici getirmesini mi? Ya da Suriye halkı demokrasiye ve özgürlüğe ulaşsın diye, muhaliflere yardım etmesini mi, bekliyoruz. Suriye’deki mücadelenin halkın özgürlüğü ve demokrasi için mi verildiğini düşünüyoruz. Dünyadan ve insanlardan ne bekliyoruz? Ya da biz hangi dünyada yaşıyoruz? Dünyanın gerçeklerini ve ülkelerin çıkarları için ikili oynadığını unutuyor muyuz? Dünyayı, ülkemizi ve insanları okumadan yani; hayatın gerçeklerini görmeden başarılı olmamızın imkânı var mı? On dönüm arazi için insanların kardeşini, annesini ve babasını öldürdüğü bir dünyadayız. Küçük bir atamada bile rakiplerini egale etmek için Ankaralardan torpil yaptırılan bir ülkedeyiz. Milletvekili olabilmek için nelerin döndüğünü burada yazmama gerek yok. Hastane kuyruğunda bile torpil yaptırmaya, başkalarını egale etmeye çalışanların olduğu bir ülkedeyiz. En ufak bir çıkarı için bile herkesin oynaya bildiği tüm oyunları ve kullana bildiği tüm kozlarını ortaya attığı bir dünyada başkalarından hatta başka ülkelerden ne bekleyebiliriz. Bir avuç para için organını satanların, bir organ için başkalarının hayatını söndürenlerin yaşadığı bir dünyada olduğumuzu unutmayalım! Buradan dünya kötülüklerle dolu bizde kötü olalım sonucunu çıkarmayalım. İnsanların en küçük çıkarları için bile birbirini sattığı, öldürdüğü bir dünyada, Dünya liderliği ve dünyada söz sahibi olmak gibi büyük iddiaları engelsiz ve kolay bir şekilde elde edeceğimizi zannediyorsak kendimizi kandırıyoruz. Kendimizi kandırmaya veya saf olmaya gerek yoktur. Gerçek dünyaya hoş geldiniz. Başaranların engelleri nasıl aştığının, başarısızların ise engellere nasıl takıldığının hikâyesini dinlersiniz. Dünyamız maalesef çıkar dünyası, oturup ağlayan sızlayanların değil, azimle çalışanların ve tüm bu oyunları bilerek iş yapanların kazandığı bir dünyadır. Eğer büyük devletlerarasında olmak istiyorsak, büyük devletlerin ikili oyunlarından ve terör örgütleriyle işbirliğinden şikâyetçi olmak yerine, onlara karşı en güçlü kozlarımızı oynamaya çalışmalıyız. Kardeşin kardeşi sırtından vurduğu bir dünyada hiç kimse büyük devlet olmayı altın tepsi ile sunmaz. Başarı mücadele, azim ile dişiniz ve tırnaklarınızla kazandığınız zaman kalıcı olur.