Aşkın ve sevginin ayrı anlamlar ifade ettiği gibi, huzurve mutluluk da ayrı şeylerdir.
Huzur; sükûnet, ağız tadı gibi yaşamın aranan birergerçeği olan kavramlarla ifade edilebilirken, mutluluk ondan çok dahafarklıdır.. Huzur da mutluluk da hiçbir zaman bir diğeri için garanti vermezinsana.
Küçük şeylerle mutlu olabildiğini söyleyen insanlarınyasadığı, mutluluktan ziyade bir iç huzurudur. Gerçek mutluluk; genelde acınınkol gezdiği, çilenin, ıstırabın, kederin ve hasretin en uç noktalarda yaşandığıilişkilerin bir getirisidir. Kolay elde edilemez o... Bedeli ağırdır.
Ve her beden, her yürek bu yükü kaldıramaz.
Önce, azla yetinmemeyi sonra gizemli ve tehlike dolubilinmezlere doğru yelken açacak cesareti üzerinde barındırmayı gerektirir.
Bir çok şeyde olduğu gibi, istemekle başlayan bu süreç,insanin, insan olduğunun farkına varmasıyla gelişme kaydeder. Anlayabilme ya dakavrayabilme kapasitesince anlamlar yüklenir, eşyalara, mekanlara veolaylara...
Mevlanın kuluna lütfu denilebilecek bir yazgıyla, kişikarsısına çıkarılan ruh eşi ile tanışır. Yüreği kıpır kıpırdır artik o insanin.Anlayabilme ya da kavrayabilme kapasitesince anlamlar yüklenir, eşyalara,mekanlara ve olaylara... Ve her şeye bir kutsaliyet kazandırılır.
Birlikte dinlenilen bir şarkı, beraber yenen ilk yemek,sonraki günlerin detaylarını belirlediği gibi, ölümsüz aşkların, ömür boyuunutulmayan film karelerini de oluşturur. Nedensiz ve niçinsiz bir dünyadır buhayat tarzı.
Seven, sadece sever... Seksiz, şüphesiz, her şeye rağmensever...
Bir müddet sonra birinin çektiği acıyı diğeri dehissetmeye baslar. O kederliyse diğeri de kederlenir. Kederle birlikte neşedepaylaşılır. Ve kimin teselliye ihtiyacı varsa, onu diğerinde arar...
Aradığını bulamadığı zamanlarda çoktur. "Beni nedenanlamıyor?"; sorusu sık sık gündeme gelir... Sonrasında seven, görevinin,kendisini değil, sevdiğini mutlu etmek olduğunun farkına varır.
Öyle içten davranışlar sergilemeye başlar ki seven insan,beklemedik anda, beklemedik yerde olmalar, umulmayan zamanlarda aramalar...İlgilisinin dahi hatırlayamadığı özel günleri hatırlama ve özel bir şeyleryapma çabası alır başını gider.
Lakin sevdiğinden ya azar işitir böyle zamanlarda, ya daaman sende, tarzında ilgisizlik görür. Bu kez kendine kahretmeye başlar.
Damarlarının ve kaslarının sinirden kaskatı kesildiğigünler yasar. Sara nöbetlerinden daha beter nöbetler bekler asığın yüreğini.Bağırmak istese sesi çıkmaz, ağlamak istediğinde ağlayamaz...
"Ben neyi yanlış yapıyorum?"sorusu, bazı şeylerinmesafe alabilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu öğrenmesine vesile olur. Olduğugibi kabullenmekten ve sabretmekten başka çaresi olmadığını görür.
Bir müddet sonra , çok alakadar olduğu, her şeyinidüşündüğü kişinin kendisinden uzaklaşma arzusuyla karsılaşır. Ve anlar ki,sevdiğini mutlu etmeye tek başına bir sevgi de yetmemektedir.
Bu kez sevginin önüne "saygı?yı da koymasıgerektiğini kavrar. O'na, fikirlerine, yasam tarzına, kılık-kıyafetine ve herşeyine saygı...
Sevgi de olduğu gibi, hesapsız kitapsız bir saygıolmalıdır bu...
Bazen de kıskançlık duyguları kabarır seven insanda.Sevdiğini bütün insanlardan kıskanır. Ve bu kıskançlığı elinde olmayacakşekilde dışa vurmaya baslar. Sevilen öyle olmadığını anlatmak ister ama, nasılifade edeceğini bilemez ve seveni kendi kafasında kurduklarıyla baş başabırakır...
Bu aşamada devreye giren düşünme dönemiyle birlikteseven, sevgi ve saygısının yanına bir de "güven" duygusunuyerleştirmesi gerektiğinin farkına varır. Güven... En azından kendisine güvenilmesigerektiği kadar güven...
Sevginin emek verenin olduğu ortaya çıkar bir müddetsonra...
Sahiplenme duygusu yerini hak teslimine bırakır. Kimsenindiğerine muhtaç ya da mahkum olmadığı bir anlayış hakim olur ilişkiye.
Anlaşmak için konuşmaya bile gerek kalmaz. Telefondakises bile verir insani ele. Ne dert gizlenebilir. Ne neşe saklanabilir. Her şeyama her şey paylaşılır. Gözler karşı karşıya geldiğinde ise sevgi pompalaryüreklere...
Koşulsuz sevgi, sınırsız sabır, sonsuz saygı ve sonunadek güven mefhumlarının olgunlaştırdığı ilişki de, karşılıklı iki insanin tüminanç ve değerleri birbirlerini beslemeye başlar.
Tek beden ve tek ruhta bütünleşmeye doğru yol alırlar.Bir elmanın iki yarısı gibidirler. Ne birisi bir adım önde, ne diğeri bir adımgeridedir.
Hep eşit, hep yan yana, can cana...
Mutluluk; karşılık beklemeden yapılan iyilik gibidir.Sevilenin, sahip olunsun olunmasın, her şart altında mutluluğunu isteme ve oyönde çaba sarf etmektir.
Mutluluk; Ateştir.. Kahırdır... Azaptır...Istıraptır..Çiledir... Belki de ömür boyu sürecek bir hasrettir.. Kısacası mutluluk zordur.Ve ancak zora talip olanlar mutlu olmak hakkına sahiptirler