İnsanlar vardır, kardeşte olsalar farklıdırlar. Kişilik özellikleri, akılları, olgunlukları, bilgi birikimleri özetle bazen birbirine benzer, bazen da zıttırlar.

Tabi ki insanlarla birlikte iç içeyiz, sosyal bir varlık olduğumuz için bütün bu tiplerle karşılaşırız ve iyisine de kötüsüne de tahammül etmek durumundayız…

Bir kitapta okumuştum. Farklılıkları çok fazla,  karekterleri de uyuşmayan iki kardeş  aynı adada birlikte büyümüşler.  Birisi Kadir Usta diğeri Muammer Bey. Muammer Bey adada ciğercilik yapan meşhur bir kebapçı. Çok iyi usta olduğu kadar da inatcımı inatçı bir yapıya sahip. Hani Araplar gibi ‘la’ dedimi, bir daha ona pekiyi dedirtemezmişsiniz, böyle farklı insan işte. Sadece inatçı değil aynı zamanda alınganmış, en ufak bir hadise de küsermiş. Yani buluttan nem kapan tipler var ya öyle bir insanmış ustamız…

İşyeri ormanlık alanda bulunan, onlarca kedisi bulunan Muammer ustanın bir tane candan arkadaşı varmış.    

Kardeşi Kadir Usta ise sanki aynı anne ve babadan doğmamış gibi, sakin bir insanmış. Güzel huylu, kibirsiz ve olgun.  Bu ustamız, kardeşi ile ne kadar yakınlık kurmak istemişse de, olmamış…

 

İKİ ZIT

“İnsan ilişkileri de öyle değil mi? Öfke, hırs, kıskançlık, çekememezlik, açgözlülük gibi duygular işin içine karışınca insan ilişkileri de bozulur

Tıpkı çamaşır makineleri gibi, arada insan ilişkilerini de tamir etmek gerekir. Hayat denen şeyin yarısı uyumakla diğer yarısı da tamir etmekle geçer zaten.

Kadir usta bu:"O her şeyi tamir eder. Yalnız eşyaları değil aynı zamanda ilişkileri de. Araları bozulan çiftler, birbirine küsen kırk yıllık arkadaşlar, anlaşamayan komşular Kadir Bey’in peşini bırakmazlar. Sorunlarını ona anlatıp, çözmesini isterler , O da: "Bu sizin sorununuz, beni ilgilendirmez," deyip sırtını dönmez. Hemen taraflarla konuşur, basit ama kalıcı çözümler geliştirerek, küsleri barıştırıverir. Borçlularla alacaklıları el sıkıştırır. Kiracılarla ev sahiplerini anlaştırır. Birbirine küsmüş karıkocaların, bir iki güzel sözle arasını buluverirmiş.

 Bey herkese olumlu baktığından, herkesin de kendisiyle ilgili olumlu düşündüğünü sanırmış. (…)(Kay: Kadir Ak Güneşi Bile Tamir Eden Adam)

 

HOŞGÖRÜ VE İNAT

Şimdi yakın çevrenizi bakın, Kadir ya da Muammer Bey gibi tipleri görürsünüz, aksi olan tiplere kızar uzak durursunuz, eğer hayat sizi pişirmişse de, hoşgörülü olup, tahammül edersiniz. Ancak bu tipler öyle kolay insanlar değildir. Nitekim, Muammer ustanın en yakın arkadaşı bile bir süre sonra kendisini terk etmek zorunda kalmış!

Pişman olmuş, yalnızlık karşısında ama yine de inadından vazgeçmemiş. Neden diye sormuşlar, ‘enem’ demiş.  Dedim ya, hırs, kıskançlık, inan, açgözlülük, çekememezlik, hasat insanı ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi yer bitirirmiş…

Diğeri ise toplum içinde sevilen, sayılan bir beyefendi, tevazu sahibi, vicdanlı ve yardımsever.

Neyse yıllar geçer bu iki insanda vefat eder, Muammer usta, hayatta yaşadığı gibi yalnız gitmiş, yeni dünyasına,

Kadir ustaya üzülmüş dostları, sabah erkenden cenazesine koşmuşlar, hayatta olduğu gibi, öteki hayatta da yalnız bırakmamışlar. Rahmetle anmışlar kendisini.

Hoca cemaate dönmüş, nasıl bilirdiniz merhumu diye sorduğunda, “İyi bilirdik’ demişler…

 Muammer ustanın cenazesini kıldıracak hoca bile bulamamışlar, hikay bu ya, birkaç insan o kadar. Nasıl bilirdiniz diye sormuş usulen, onlarda bizim gibi yalnızdı. Demek ki yalnız yaşayanlar, yalnız gider ve yalnız kalırlar…

Ama her şeye rağmen tahammül edenler kazanır, her insanın bir imtihan olduğu da unutmamak gerek. Tam anlatabildim mi bilmiyorum ama büyükler der ki: “Ekmeği yalnız yiyen, kendiri dişi ile çekermiş. Eden bulurmuş”   Mesele galiba,şu gök kubbe altında hoş bir sada bırakmak diyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.