Buhara’da Sadr-ı Cihan adlı biriyaşardı. Bu ulu kişi, kendisinden bir şey isteyenlere çok iyi davranırdı.Sayısız bağışta bulunur, altınlar saçardı.

                Kısacası,cömertlikte bir benzeri daha yoktu.

                Yardımlarındanherkes yararlansın diye, her sabah farklı bir gruba bağış yapardı. Bir günbelaya uğramışlara yardım ederdi. Başka bir gün dul kadınlara… başka bir günyoksul dervişlerle okuyup okutmakla uğraşan fakirlere… Daha başka bir gün borçaltında ezilenlere…

                Yalnızbir şartı vardı bu iyilikseverin: Kimse ondan diliyle bir şey istemeyecek,ağzını açmayacaktı.

                Muhtaçkimseler, onun geçeceği yolun kenarına dizilir, sessizce beklerlerdi. Biriağzını açsa zırnık bile alamazdı. Onun yasası “Susan kurtulur!” idi.

                Sadr-ıCihan’ın kesesi ve kasesi, susanlar içindi.

                Öğretmenlereyardım günüydü. Adamın biri hırsından bağırmaya başladı. Ağladı, sızlandı veher türlü söz söyledi. Lakin işe yaramadı.

                Ertesigünü eski bezlerle ayağını sarıp sakatların arasına karıştı. Ayağını kırıksansınlar diye sağına soluna tahtalar bağladı.

                Sadr-ıCihan her defasında onu gördü, tanıdı; fakat bir şey vermedi.

                Başkabir gün yüzünü peçe parçasıyla örttü. Sadr-ı Cihan onu yine tanıdı ve yüzvermedi.

                Çünkübir kere ağzını açıp istekte bulunmuş, kusur işlemişti. Bunun için bir şey eldeedemedi.

                Yüzçeşit hileye başvurdu. Sonunda çaresiz kalıp kadınlar gibi çarşaf giydi.Dulların arasına girip oturdu. Başını öne eğdi, ellerini gizledi; ancak yinetanındı, yine yardımdan yoksun kaldı.

                Buyoksunluktan adamın gönlü yandı. Bir kefenciye gitti.

“Beni bir kilime sar,yol üstüne koy. Hiç ağzını açma, yalnız Sadr-ı Cihan’ın oradan geçmesini bekle.Belki görünce ölü zannedip kefen parası olarak altın atar. Ne verirse yarısınısana veririm.

Paragöz kefenci, adamındediğini yaptı. Onu kilime sardı, yola bıraktı. Sadr-ı Cihan’ın yolu da orayadüştü. Kilimin üstüne birkaç altın attı. Adam, aceleyle elini çıkarıp kiliminüstünden altınları aldı.

Sonra başını kilimdençıkarıp Sadr-ı Cihan’a seslendi:

Ey cömertlik kapılarınıkapatan! Sonunda altınları nasıl aldım ama!

Sadr-ı Cihan gülümsedi.

Ey inatçı! Doğru,altınları aldın; yalnız öldükten sonra, dedi.                  

                                               “Cansızölü gibi hileyi terk et. Hakk’ın inayetine yürü, onu iste.”

(MESNEVİDEN ÖYKÜLER)