İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, Allahü teâlâ’nın komşusudur.

 Allahü teâlâ’ya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir.

Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir.

Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lazımdır.

Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız!

Allahü teâlâ’yı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.

Çünkü, Allahü teâlâ’ya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir.

İnsanların hepsi, Allahü teâlâ’nın köleleridir.

Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir.

Herşeyin biricik Maliki, sahibi olan efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir.

Onun mahlukları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir.

İzni ile kullanmak, onları incitmek olmaz.

Hatta, onun emrini yapmak olur. (C.3, m.45)

Yunus Emre diyor ki:

Tevazu ile gelsin,kimde erlik var ise.

Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.

Kim ki yüksekte gezer,er geç yolundan azar

Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.

Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice

Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.

Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı

İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.

Bir kez gönül yıktınsa,kıldığın namaz değil,

Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.

Yol odur doğru vara,göz odur Hakkı göre,

Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.

Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,

Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.

Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,

Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil

 Göz Yaşları ve Teheccüd

Gözyaşı, ihlâs ve samimiyet sahibi bağrı yanık, ciğeri dağlanan insanlar için bir boşalma ameliyesidir. O, dünyâda gönülde dayanılmaz hale gelen aşk ateşinin ızdırabını bir nebze dindirirken, ahirette Cehennem’in alevlerini söndürecek tek iksir olacaktır.

 Onun içindir ki Allah Rasûlü (sav), bu mevzûda şöyle buyurur: “Mahşerde, Cehennem kıvılcımlarının insanları kovaladığı hengâmda, Cebrail Aleyhisselâm elinde bir bardak suyla görünür.

Ona, “Bu ne?” diye sorarım ve bana şöyle cevap verir: “Bu, mü’min kulların Allah korkusuyla ağlayıp gözlerinden döktükleri gözyaşlarıdır ve şu korkunç kıvılcımları söndürecek tek şeydir.”

 Yine bir başka hadîslerinde Efendimiz (sav), Allah korkusuyla göz yaşı dökmeyi, cephede düşmanı kollayıp, içimize sızmasına engel olan mücahidin nöbetine denk tutar. “İki göz Cehennem‘i görmez” buyurur ve devam eder: “Biri, Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de, memleketin içine düşebileceği tehlikeler karşısında yüreği atan ve nereden, hangi gedikten düşman içimize sızacak, hangi plânda bizi tahrip edip çürütecek diye nöbet bekleyen göz.”

Dışarda dışı, içerde içi gözetleyen gözler. Evet, iç fetihle dış fetih birbirine müsavîdir.

Kur’ân-ı Kerim de, yer yer bu işi tebcil ve takdir ederek; “Onlar, Allah’ın âyetlerini duydukları zaman çeneleri üstü yere kapanırlar” (İsrâ, 17/107) buyurur.

Bir başka yerde ise, “Az gülsünler, çok ağlasınlar” (Tevbe, 9/82) ihtarında bulunur. Bu, bir nevi, “Düşünün ve bir sürü kazandığınız şeyler karşısında yürekleriniz hoplasın.!

Ölüm ve sonrasında başınıza gelecekleri ve hesap yerindeki durumunuzu tefekkür edin de, az gülün çok ağlayın” demektir.

    Bu yönü ile göz yaşı, Cennet kevserlerine müsavî tutulur..

ve Efendimiz, “Ürpermeyen kalpten, yaşarmayan gözden sana sığınırım Allah’ım” diye yalvarır. Kalpleri kaskatı olmuş, duyguları örümcek bağlamışlarda gözyaşı görülmez.

Bilmeme anlatabildimmi sizlere bu yazımda kalp kırmanın haram olduğunu…

Kalın Sağlıcakla…