Türkiye ne zaman, geleceğe yönelik olumlu bir adım atsa, ayağındaki prangaları kırmak için bir hamle yapsa, yüzyıllardır üzerimize çullanan çok uluslu cephe, cevabı hemen, terör örgütleri eliyle kan, can, vahşet, kaos olarak önümüze getiriyor. Son yıllarda defalarca yaşadığımız bu alçak saldırıların sonuncusunu, Türkiye’nin dünya liderliğine giden yoldaki en önemi mihenk taşlarında biri olan Başkanlık Sistemine geçişi sağlayacak Anayasa Değişikliği Paketinin TBMM’ye sunulmasının ardından yaşadık. Cumartesi günü İstanbul’da oynanan Beşiktaş-Bursaspor karşılaşmasının hemen arkasından yaşanan terör saldırında 30’u polis olmak üzere 38 vatan evladımız şehit oldu, 155 vatandaşımız da yaralandı. Bu menfur saldırıyı lanetliyor, şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, başta aileleri olmak üzere aziz milletimize başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Terör saldırılarını planlayanların amacı sadece can ve mal kaybı değildir. Onlar planlarını günü birlik değil, çok önceden küçücük bir ayrıntıyı dahi ihmal etmeden, her türlü detayı hesaplayarak yaparlar. Her saldırılarında birden çok mesajları vardır. Ve her saldırıdan önce mutlaka dikkat çeken açıklamaları ya yaparlar ya da yaptırırlar. Bu son terör saldırısında da olduğu gibi. Her şeyden önce belirtmek isterim ki ben ne terör uzmanıyım, ne istihbaratçıyım, ne de güvenlik uzmanı. Bu yaşadığımız gelişmeleri analiz etmek veya idrak etmek için illa uzman olmaya da gerek yok. Zira bin yıldır şehit kanları ile sulanan bu kutsal vatan toprakları üzerinde yaşayan her vatandaşın, okuması, araştırması, anlaması ve anlatması gereken, günlük hayatın en önemli konularıdır bunlar. Bu hain saldırının ana hedefi hiç kuşkusuz AK Parti ve MHP’nin 21 maddeden oluşan ve Cumhurbaşkanlığı yani Başkanlık Sistemi için TBMM’ye sunduğu Anayasa Değişikliği paketi. Bu paketin ayrıntılarına şimdi girecek değilim. Lakin paketin TBMM’ye sunulmasının hemen ardından bu saldırının yapılmış olması Başkanlık Sisteminin ülkemize, devletimize ve milletimize sağlayacağı kazanımların ne kadar büyük olduğunun apaçık göstergesidir. Patlamanın sonrasında yaşananlar, bundan önceki saldırılarda olduğu gibi dost ve düşmanlarımız ile onların işbirlikçilerinin kimler olduğunu bir kez daha görmemizi sağladı. İkiyüzlü Batı’nın liderlerinin ve basın organlarının bu menfur saldırıya terör diyemeyecek kadar terör sevici olduklarını da bir kez daha gördük, ana muhalefet partisinin ve genel başkanının sessizliğini de. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sesiz kalması çok normal. Çünkü söyleyecek sözü yok. Çünkü halkın karşısına çıkacak yüzü yok. Bu saldırın olacağını aylar öncesinden ilan eden Kılaçdaroğlu değil miydi. Saldırıyı gerçekleştirdiği henüz kesinleşmese de delilerin ve bulguların işaret ettiği PKK terör örgütünün siyasi uzantıları ile her türlü teröre destek veren sözde gazeteciler tutuklandığında demokrasi adı altında, düşünce özgürlüğü adı altında, basın hürriyeti adı altında, seçilmiş siyasetçiler adı altında onlara sahip çıkmamış mıydı? Bakın ne demişti Kemal Kılıçdaroğlu, 11 Mayıs 2016 tarihinde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Ankara’da yapılan 72. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında; “Neymiş başkanlık sistemini getireceğiz. Nasıl bir başkanlık sistemi. Bir kişi konuşacak Türkiye susacak.
Böyle bir başkanlık sistemini bu ülkede kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net.” Bu nasıl bir siyaset, bu nasıl bir dil, bu nasıl bir akıl tutulması, bu nasıl bir insanlık, anlamak mümkün değil. Koca bir ülkeyi, yedi düvele nam salmış bir milleti terör dili ile tehdit etmek, hem de bu ülkede siyaset yaparak. Kılıçdaroğlu, sözlerinin arkasında olduğunu pekiştirmekten de geri kalmamıştı o günlerde. Partisinin Van’da düzenlenen İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada da aynen şunları söylemişti;
“Odalar Birliği’nde konuştum, şunu söyledim aynen okuyorum değerli arkadaşlarım: “Bir kişi konuşacak Türkiye susacak, bir kişi konuşacak hakim ona göre karar verecek, bir kişi konuşacak ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Bir kişi konuşacak istediği adam hapse gidecek. Neymiş? Böyle bir başkanlık sistemi istiyormuş.
Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” dedim. Evet, aynı şeyi yine söylüyorum.” Ey Kılıçdaroğlu, Beşiktaş Vodafone Arena’daki hain saldırıda şehadete ulaşan 38 vatan evladının arkasından da,
"KAN DÖKMEDEN GETİREMEZSİNİZ, AÇIK VE NET" demeye devam edecek misin, Ey Kılıçdaroğlu, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan 38 vatan evladından herhangi birinin cenazesine katılacak mısın, Ey Kılıçdaroğlu, 38 vatan evladının evine taziyeye gidip, anasının, babasının, eşinin ya da çocuğunun yüzüne ya da gözünün içine bakacak mısın, Ey Kılıçdaroğlu, ülkemize bu acıyı yaşatan terör örgütünü/örgütlerini meydanlardan ve televizyon ekranlarından savunmaya devam edecek misin? Bu menfur saldırının başka bir mesajı daha var. Hatırlayacağınız üzere 15 Temmuz gecesi başlayan Darbe Girişimi sırasında vatan hainleri, Beşiktaş Vodafone Arena Stadını toplama merkezi olarak seçmişler, ama başarılı olamamışlardı. Bu kanlı saldırıyı burada yaparak, bakın biz hala buradayız, hala içinizdeyiz, hala gücümüz var mesajı vermek istiyorlar. İstiyorlar istemesine de hesaba katmadıkları bir şey var ki;
bu vatanın gerçek sahipleri olarak, bin yıldır bu toprakları vatan yapmak için döktüğümüz kanlara yenilerinin eklendiğini, ekleneceğini bilerek, mücadelemizi durmadan, duraksamadan sürdüreceğimizdir. Ve son söz; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, “Ölürsem şehit, kalırsam Gazi, anlayışıyla mücadele eden bir milleti yolundan döndürecek bir silah daha icat edilmedi.”