9 Ocak 2019 günü okullar kar ve buzlanma nedeni ile tatil oldu biliyorsunuz. Ülke geneli ve özelliklede ilimizde uzun yıllar böyle bir kar görmemiştik. Elhamdürillah!

Neredeyse bir aydır kent merkezi yağışlı, ardından gelen kar Allah-u alem, rahmetin de habercisi…

Bu durum bana çocukluk yıllarımı hatırlattı. Bundan tam yarım asır öncesinde bu mevsimde Maraşımıza bundan çok daha fazla kar yağardı. O zamanlar, böyle apartmanlar, kalolifer falan da yoktu. 

Erkenden damlara çıkar, kar kürekleri ile damları temizler ardından lovlardık. Şimdiki çocuklar lovu pek bilmezler. 

Damın süyüklerini de tohaçlardık. Tabi bütün ev sahipleri damdaki karı sokağa kürüdükleri içinde, sokaklarda kar yığınları oluşur. Bakkala gidebilmek için küreklerle bir adamın geçeceği kadar yol açardık. 

Sobalarımız zenginler için devamlı yanarken, ortahalli aileler bile bir sabah bir akşam yakarak ısınırlar. Közleri mangallara koyarak ısınmaya çalışırdık. 

Ocaklarda, çalı çırpı ile çorba yapardı anacığım. Bu vesile ile tüm annelerimizi de rahmetle anmak istiyorum. Rabbim onları affetsin inşallah! 

Kimi ailerin sobaları fırınlı olduğu için, yemeklerini sobada yapar. Sobanın üstü boş kalmaz, genelde sıcak su bulunurdu. 


ÇOCUKLAR ŞANSLIYDI 

O zamanın çocukları şanslıydı; çünkü kar topunu rahat rahat oynarlar, büyük büyük kardan adam yapardık. 

Şimdikiler, hasta olacak diye dışarı bırakılmıyorlar. Oysa çocuk ve oyun ayrılmaz ikilidirler. Çocuk, oynayarak hayatı öğreniyor. El bebe, gül bebe büyüyen çocuklar hayatın zorlukları karşısında kar gibi eriyorlar. 

Maraş’ta kış uzun sürerdi. Öyle ki büyüklerimiz: “ Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!” derlerdi. 

Öyle olduğu yılları da hatırlıyorum. Bir sene evde odun kalmadı da, babam evin önündeki çiçekliği söküp yakmıştı. 

Bunları niye anlatıyorum?

Dün ile bugünü karşılaştırdığımızda, Türkiyemiz çok değişti. Tabi ki Maraş’ta değişti. Eskiden her evde bir eşek olurdu(binek ve yük taşımak için) şimdi her evde iki araba var. 

Açlık gördüm ben, varlık da gördüm. Esasen benim yaşımdaki herkes bunu gördü. Ama şimdikilerin yine annemin ifadesi ile: “Yediği önünde, yemediği arkasında!” Fakat şükür az. Oysa bu kadar nimet içinde yüzen bizlerin alnı secdeden kalkmamalı. 


GELECEK DAHA İYİ OLACAK

Evet insanoğlunun kimisi nankör, ne kadar versen yok demiz. Ayetti galiba: “ İki vadi dolusu altın versek insana, üçüncüsünü ister!(Meal) buyuruyur Rabbimiz.

Arkadaşlar bugün için ülkemiz bir savaş halinde, buna rağmen fırınlar açık 1 TL’ye ekmek almaktayız, açlık yok, perişanlık yok. Evet bir enflasyon var, ticarette daralma var, bunların da farkındayız ama olağanüstü hal de yaşıyoruz bununu da bilinmesi gerekiyor. 

Şunu söylemek istiyorum. 

Dün ile bugünü karşılaştırdığımızda bu günün insanı padişahlar gibi yaşıyor. Şimdi bize düşen, israftan kaçınmak, çok ama çok çalışmak. Ülkemizin geleceği parlak, biliyoruz ki Rabbim nurunu tamamlayacak. İnanın biz dünden daha iyi olacağız. Buna inanıyor ve iman ediyorum. 

Yanlış anlaşılmasın bunu siyaset yazmıyorum, bu ülkenin geleceği bugünden daha iyi olacak. Bediüzzaman der ki: “ Biz kışda geldik, siz baharda geleceksiniz!” Kış dediği 1. Dünya Savaşı ve sonrası yıllar. Bahar dediği yıllar ise, gelecek birkaç yılda inşallah! Gerçekleşecektir. Bunun kişilerle de alakası yok. Rabbim bu milletin elinden tutuyor, misyonuzu tekrar üstleniyoruz. Yeryüzündeki mazlumların, bu asil milletin ülküsüne ihtiyacı var…

Peki kalın sağlıcakla.