Son günlerde Kudüs’de olup bitenleri yakından takip ediyoruz, çünkü Kudüs, Mekke ve Medine bizim kutsalımızdır ve her inançtan insan ibadet ve inaçlarında hür olmalıdır… İsrailoğulları, bu şımarıklıklarını bugün yapmıyor, var olduklarından bu yana şımarık, densiz, haddini bilmez tutumlarını tarih boyu sürdürmüşlerdir.  Gerek Tevrat’da ve gerekse Kur’an da bu densizlikleri uzun uzun anlatılır… Tabi tüm bu olup bitenler Kader hesabında  biliniyordur ve onlar kendi ifadeleri ile ‘Tanrıyı kıyamete zorluyorlar!’ ve kendiler bu bağlamda bir hikaye yazmışlar, korkularından yazdıkları hikayeye uygun aymazlıklarını sürdürüyorlar… İsterseniz önce  Mehdi(as) ile ilgili edindiğimiz bilgileri aktaralım.  Bildiğiniz gibi daha önceleri kıyametin alametleri ve Mehdi(as) ile ilgili 4 yazı kaleme almıştım, bugün beşincisini yazıp, sonra olup bitenleri inşallah toparlayayım… “Rivayetlerde, âhirzamanın alâmetlerinden olan ve âl-i Beyt-i Nebevîden Hazret-i Mehdînin (Radıyallahu Anh) hakkında ayrı ayrı haberler var. Allah-u a’lem bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili şudur ki: Büyük Mehdînin çok vazifeleri var. Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dâirelerde icraatları olduğu gibi, her bir asır, me’yusiyet vaktinde kuvve-i maneviyesini teyid edecek bir nevi Mehdîye veyahut Mehdînin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan, rahmet-i İlâhiye ile her devirde, belki her asırda bir nevi Mehdî âl-i Beytten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş. Meselâ, siyaset âleminde Mehdî-i Abbâsî ve diyanet âleminde Gavs-ı âzam ve Şâh-ı Nakşibend ve aktâb-ı erbaa ve on iki imam gibi büyük Mehdînin bir kısım vazifelerini icra eden zatlar dahi, Mehdî hakkında gelen rivâyetlerde, medâr-ı nazar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olduğundan, rivayetler ihtilâf ederek, bir kısım ehl-i hakikat demiş: “Eskiden çıkmış.” … Bu mesele Risale-i Nur’da yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve İslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden âl-i Beyt, elbette âhir zamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır…” Burada görülen odur ki, herkes Mehdi(as) geleceğini, kötülüklere karşı mücadele edileceğine inanıyor.   GÜNEŞİN MAĞRİPTEN  ÇIKMASI Tabi bunların gerçekleşmesi için de iki büyük hadise görülecek deniyor. Belirtilmiş ki, kıyametin büyük alametleri de olacak. “Güneşin mağripten çıkması[1] ve zeminden dâbbetü’l-arzın zuhuru.[2] “Amma güneşin mağripten tulûu ise, bedahet derecesinde bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedaheti için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hadise-i semâviye olduğundan, tefsiri ve mânası zâhirdir, tevile ihtiyacı yoktur. Yalnız bu kadar var ki: “Allahu a’lem, o tulûun sebeb-i zâhirîsi: Küre-i arz kafasının aklı hükmünde olan Kur’ân onun başından çıkmasıyla zemin divâne olup, izn-i İlâhî ile başını başka seyyareye çarpmasıyla hareketinden geri dönüp, garptan şarka olan seyahatini irade-i Rabbânî ile şarktan garba tebdil etmekle güneş garptan tulûa başlar. Evet, arzı şems ile, ferşi Arş ile kuvvetli bağlayan hablullahi’l-metîn olan Kur’ân’ın kuvve-i câzibesi kopsa, küre-i arzın ipiçözülür(buraya dikkat), başıboş, serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden güneş garptan çıkar. Hem müsademe neticesinde emr-i İlâhî ile kıyamet kopar diye bir tevili vardır. Amma “dâbbetü’l-arz”: Kur’ân’da, gayet mücmel bir işaret ve lisan-ı halinden kısacık bir ifade, bir tekellüm var. Tafsili ise, ben şimdilik, başka mes’eleler gibi katî bir kanaatle bilemiyorum. Yalnız bu kadar diyebilirim: Gaybı ancak Allah bilir. Nasıl ki kavm-i Firavuna çekirge âfâtı ve bit belâsı ve Kâbe tahribine çalışan kavm-i Ebrehe’ye ebâbil kuşları musallat olmuşlar. Öyle de, Süfyanın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve Ye’cüc ve Me’cüc’ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zîr ü zeber edecek. Allahu a’lem, o dâbbe bir nevidir. Çünkü, gayet büyük birtek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye olacak.  Dâbbetü’l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü’minler İmân bereketiyle ve sefahet ve su-i istimalâttan tecennübleriyle kurtulmasına işarettir..”( : Kadir Çandarlıoğlu)(Devam edecek, anlaşılmayan yerler açıklanacak, inşallah!) Kalın sağlıcakla.