BİR ŞAİRİN HİKÂYESİ
Taşra Çocuklarının Okuma Hikâyeleri
Ah bu Anadolu, daha doğrusuyla taşra çocuklarının okuma hikâyeleri!… 1950’li yıllarda, hele de bir köy çocuğuysanız, yandınız demektir. İlk okul sonrası Ortaokuldan itibaren çıkılan şehirdeki eğitim kurumlarına gidip gelmek, kalacak yer yurt bulmak, beslenecek kadar gıda, ısınacak kadar yakacak bulmak mesele…. En yakını 8-10 km., bazen 30-40 km. mesafedeki köyünüzden kasabanıza, birkaç arkadaşla birlikte kiralanan, çoğu tek odalı evlerde asgarî ihtiyaçları karşılayacak ve o zamanlar yüzde doksanı gaz lâmbası kullanan bu yerlerde aydınlanacak, o sarımtırak renkli yetersiz ışıkların altında arkadaşlarınızla ders çalışacaksınız. Yüzde yetmişinden fazlasının köylerde oturduğu, yol ve ulaşım şartlarının henüz çok zayıf kaldığı, kışları aylarca köy yollarının kapalı olduğu bir Türkiye şartlarından bahsediyoruz. Bırakın normal gıda almayı, köylü çocukları kuru ekmeklerini köylerinden getirir, çayın yanında peynir-ekmeği olanlar, günde artı bir öğün olsun çorba içebilen, bulgur pilâvı yiyebilenler şanslı sayılırlardı. Oysa yetişme çağındaki çocukların-gençlerin zihnî çaba için yeterince beslenmeleri, ısınıp aydınlanmaları, haftada veya on beş günde bir defa olsun şehirde ilk defa karşılarına çıkan ve müthiş bir cazibe unsuru olan sinemaya gitmeleri ihtiyaç hanelerindendir. Hele iş kasabadan çıkıp il merkezine, daha büyük şehirlerde okuma mecburiyetine dökülünce, yetişme çağının artan ihtiyaçlarıyla birlikte doğan ilâve zorlukları, varın hesap edin.
Bugün ülkemizin yaşayan en önemli şairlerinden birisi olan Ali Akbaş da Maraş’ın Elbistan ilçesinin 7-8 km. yakınındaki bir köyde doğmuş ve ilkokuldan sonra köyünden çıkarak yukarda saydığımız bütün zorluklarla karşılaşmış bir insandır. Önce ilçe ortaokulunda, sonra ilinin lisesinde, nihayet İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyup öğretmenlik mesleğine geçmiştir. Kendi dönemlerinden on beş kişi geldikleri ortaokuldan üniversiteyi bitirecek kadar takat yetiren tek kişi...
Çocukluğundan itibaren meftun olduğu şairlik, daha doğrusu güzel şiir yazma tutkusu, Maraş lisesinde okurken hayli mesafe almıştır. Sadece arkadaşlarınca tanınan bir şair olmaktan öte, yeteneği bütün bir okulca bilinir olmuştur. Maraş, henüz resmen “kahraman”lık unvanını almamışken, sanırım kendisinin son sınıfta olduğu yıl açılan “Maraş Lisesi Marşı” ona bu fırsatı hazırlamıştır. Yarışmada aldığı birincilik ödülü tabir caizse şairliğinin ilk tescil belgesi gibidir. “Marş tekniği” bakımından da başarılı olan şiirin son iki dörtlüğü şöyle:
Kalemlerle ararız bilgi definesini
Tatmışız çalışmanın zevkini hevesini
Yakında bulacağız bu yolun zirvesini
Engizek yaylasından çiçekler deriyoruz
Çınlarken ufuklarda gençlerinin gür sesi
Adını duysun her yer, yaşa Maraş Lisesi
Her sınıfın uğurlu birer mâbed köşesi
Seni yükselteceğiz, sana söz veriyoruz (Erenler Divanında-s.98)[1]
(devam edecek)
[1] Yazıdaki Akbaş’tan alıntılar, Şairin Eylül’e Beste (Bengü yayınları, Ankara, 2011, 2013), Erenler Divanında (Bengü yayınları, Ankara, 2011, 2013) ve Turna Göçü (Bengü yayınları, Ankara, 2011, 2013) adlı kitaplarından yapılmıştır.