Kurban Bayramı yaklaşıyor, kimileri bu on günlük tatili fırsat bilerek il dışına çıkacak, kimileri bağında bahçesinde kurbanını kesecek, kimisi bağış yapacak. Ancak bütün bunlar yapılırken, Kurban’ın yakınlaşma olduğu unutulmadan, bağışlarımızı en yakınımızdakilere yapmaya gayret etmeliyiz. Bu konuya neden girdim? Mehmet Bağrıaçık ağabeyimiz, önceki gün “ Yaşa ki neler göresin” başlıklı bir hatırasını paylaşmış. Olayı kendisi şöyle anlatıyor; “Sabah erkenden Ankara Uçağına yetişmem için Ilıca’dan saat 04.00 da yola koyuldum. Herkesin mışıl , mışıl uyuduğu bir zamanda biz ağır, ağır yol alamaya başladık. Süleymanlı yol ayrımını 2 veya 3 km geçtikten sonra yol kenarında bir karartı gözüme çarptı. Sanki hareket eden canlı varlıklar gibiydiler. Ne olduklarına karar verene kadar birden yol kenarında yürüyen iki insan olduklarını fark ettim ama bu arada da 100 /200 metre uzaklaştım oradan. Sonra aniden durdum ve bu adamları abaya almak ve gideceği yere götürmek istedim. Karanlıkta adamlara çarpmamak ve yoldan çıkmamak için geri geri giderken birden önümdeki farların ışıklarında iki adamın arabaya doğru koştuklarını gördüm. Aklım şaştı kaldı, Ben adamları geçtim diye hızlı, hızlı geriye giderken onlarda duran bir arabaya yetişmek için can hali ile koşarak beni geçmişler.. Buluşma noktamızın çok tersinde iki insanla buluştuk.. Arabanın yanına geldiklerinde işaretle binmelerini söylediğim halde binmediler. Bir çekinme bir tedirginlik vardı. Camı açıp binmelerini söyledim. Soğuktan üşüyen halleri ile arabaya bindiler, öndeki adam 60 yaşlarında , arkadaki adam 30 yaşlarındaydı. Üstü başı düzensiz, kısmen yıpranmış ve yırtık gömlekleri ve nasırlaşmış elleri ile biraz soluklandıktan sonra sordum: -Nereye gidiyorsunuz? -Suçatı’na gidiyoruz. -Neden durduktan sonra binmediniz arabaya beklediniz? -Belki almazsınınız diye bekledik. -Almayacak olsam durmazdım! -Biraz önce bir pikapcı durdu, biz de soğuktan donmuşuz arabaya bindik götürecek diye, “Ben size binin dedim mi ki bindiniz Hadi inin aşağıya “ dedi bizi arabadan attı.Yine bir terslik olmasın diye bekledik, binmedik.. -Gecenin bu vakti nerden geliyorsunuz? -Ilıcadan geliyoruz. Akşam vakti su çatında kamyon vardı Ilıcaya Saman götürüyormuş onu indirmek için adam başı 30 liraya anlaştık. Samanı kamyondan indirdik, kamyoncu hamama girip yıkanayım dedi, saatler geçti adam da yok , kamyonda yok biz de eve gitmek için yola çıktık. -Karnınız aç mı yemek yediniz mi? -Sıcak bir pide yedik aç değiliz.(Burada bir süre suskunluk olur) -Ne iş yaparsın nasıl geçinirsin dedim? -Orman kesimi olursa orada amelelik yaparım Yaşım 60 sigortam yok, emekliliğim yok,Dört çocuk var hepsi de evlendi buralardan çekip gitti.,Bir kadınım var evde bir de ben. -Yıllık ne kazanıyorsun? Bir anda kelimeler boğazımda düğümlendi. -İş mi varki bey dedi.İş mi var ki..Bulursak 50 ile 60 liraya Orman kesimine gidiyoruz, İş olmazsa da evde boş oturuyoruz. Buraya Balya indirmeye 30 liraya geldik, yarın iş güç yok.Allaha emanet.. Yolun sonunda Suçatı’na sabahın köründe vardık ve yol arkadaşlarımı Suçatı’nda indirdim.. Bir miktar para vermek istedim , ama veremedim ,kendime yediremedim, Çünkü onlar dilenci değildi. Otuz lira kazanmak için bir yerden başka yere kamyonla gidip iş bittikten sonra gece yarısı evlerine dönme telaşı içindeydiler. Karma karışık duygularla Şehrin yolunu tuttum ama aklım hala onlardaydı.. Birkaç gün sonra Kurban Bayramı var. Yardım Dernekleri ve Vakıflar Afrika’daki fakirler için Kurban parası istiyor.. Hani İslamın temel yaşam biçiminin olması gereken “Komşusu aç iken Tok Yatan Bizden Değildir” hadis-i şerifinin yaşamdaki gerçek yeri. Bizim Ülkemizde o kadar aç insan var ki..Evine et girmeyen veya çok az et giren o kadar çok aile var ki. Onlar bizim insanlarımız, bu toprağın evlatları. O Komşuları bulup kurban etlerimizi onlara verelim.. Afrika’daki fakir Müslümanlara da Arap Ülkeleri kurban etlerini göndersin.” Söylenecek söz kaldı mı? Kalın sağlıcakla.